Uzak Doğu’nun küçük ama kalkınmış refah ülkesi Singapur dün bir tarihsel olaya ev sahipliği yaptı. Sonu olumlu ve güzel sonuçlanan Trump- Kim Jong-Un zirvesi bu ülkede yapıldı. Singapur saatinin Avrupa saatinin bayağı ilerisinde olması nedeniyle olayı yakından takip eden insanlar, sabah saatlerinde ajans ve televizyonlardan verilen olumlu sonuçlar veren zirve buluşmasının haberlerini görüntülü olarak izlediler.
Çok kapsamlı bir anlaşmayla sonuçlanan zirve toplantısından sonra liderler düzenledikleri basın toplantısında anlaştıkları konuların süratle uygulamaya konulması için çok hızlı hareket edileceğini açıkladılar. Tabii kolayca tahmin edilebileceği gibi varılan anlaşmanın en önemli hükümlerinden birisi Kuzey Kore’nin çok hızlı şekilde bir takvime bağlı olarak nükleersizleşmesi, nükleer silahlardan arındırılmasıdır.
20 yüzyıl tarihsel kayıtlarında bilindiği gibi, 2. Dünya savaşı sonrası ve devamındaki küresel ideolojik kökenli siyasal polarizasyon sonucunda, birçok ülkeler aynı dil , din ve ulusal kimliğe sahip olmalarına rağmen, ideolojik temelde, kanlı savaşlardan da geçilerek bölünmüşlerdir. Doğu-Batı Almanya, Kuzey-Güney Kore, Kuzey-Güney Vietnam en bilinen örneklerdir.
Dün yer yapılan Singapur zirvesinden sonra, televizyon ekranlarından dünyaya yayılan iki liderin rahatlığı , gevşemişliği ve birbirlerine karşı sergiledikleri dostça tavır ve jestlerinin, iki ülkenin kısa bir süre önce yaşamış oldukları gerginlikleri unutturmaya başladı bile. Dileriz ki bu maya tutar ve hızlı bir şekilde dünyamızın diğer sorunlu bölgelerine de yayılarak olumlu etkiler yaratır.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın dünkü zirveden sonra tv kameralarına söyledikleri çok önemli ve anlamlı sorun yaşamakta olan tüm ülkeler ve insanlar için. Trump yumuşak bir ses tonuyla, şunarları söyledi özetle:
“Geçmişin geleceği tanımlamaması gerekir. Geçmişin çatışmalarının yarının savaşlarında tekrarlanmaması gerekir. Tarihin birçok defalar kanıtladığı gibi geçmişin karşıtları gerçekten dostlar olabilirler. 
Kim, Kore yarım adasının nükleer silahlardan arındırılmasına olan sarsılmaz bağlılığını yeniden teyit etti. Mümkün olan en kısa zamanda bu anlaşma hükümlerini uygulamak için çok sıkı çalışacağız. 
Kim yönetimi geçmişin değil, bu sorunu yaratmamış olan bir idaredir. Korelilerin uyum içerisinde yaratacağı bir geleceği tahayyül ediyoruz ve bu parlak geleceğin ışığını yakalayıp kaçırmayacaklardır. Bu parlak gelecek ulaşılabilirdir ve oluşmakta olan da budur. Buradadır ve ulaşabileceğimiz bir şeydir. Bu olacaktır. İnsanlar bunun olamayacağını düşünüyorlardı ama şimdi oluyor.”
Ve hemen gelelim bizim Kıbrısımıza. Kıbrıs’ta 55 yıldır sorunlar yaşanıyor Kıbrıslı Türk ve Rum toplumları arasında. Burdaki siyasal sorun ideolojik değildir. Ayrı ulusa köken, dil ve din’e sahip olan bu iki topluluk, Egemen Üs Bölgeleri dışında ada toprakları üzerindeki güç paylaşımı üzerinde bir türlü anlaşamamaktadırlar.
Bu anlaşmazlığın temel nedenleri arasında, dış dünya’nın Tek (Rum) toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı Türkler olmadan da adanın tek temsilcisi olarak tanımakta olmasıdır. Sadece Rum toplumlu olan bu devletin bu tanınmışlık durumu, 1959-60 antlaşmalarını ve Anayasası’ndan kaynaklanan Kıbrıslı Türklerin güç paylaşımındaki haklarını ortadan kaldırmıyor, kaldıramıyor.
Eğer Trump kuzey Kore’yi güney Kore ile eşit olarak görmeyip de bu işe girişşseydi sonuç alması pek de mümkün olmayacaktı. Nitekim sadece güney Kore yanında saf tutup da kuzey Kore’yi yıldırma manevraları Kore yarımadasındaki gerginlikleri daha da artırmıştı.
Burada esas olan, ideolojinin acımasızca böldüğü bu bir uluslu iki devletin eşitlik temelinde bir araya getirilerek, birleşme sürecicinin meyvelerini de beraber toplayarak, ortaklaşa ilerlemeleri ve sonunda birleşmeyi hedef almalarıdır.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki siyasal eşit ortaklarından biri olarak Kıbrıslı Türklerin uluslararası platformlardan, Rum tarafı leyhine dışlanarak bir sonuca ulaşmak yine mümkün olmayacaktır. Çünkü uluslararasında tanınmış taraf olarak Rum tarafının yaratmaya çalıştığı oldu-bittilerin kabul edilmesi, Kıbrıslı Türk tarafının teslimi anlamındadır.
Kısaca Trump keşke ama keşke, Singapur dönüşünde öncelikle Tahran’dan sonra da Lefkoşa’dan geçebilseydi. Ne olurdu Yani? Kıyamet mi kopardı? Kopmazdı..İran’ın nükleer silahlar üretmesinden korkuluyor..İsrail’in elinde nükleer silahlar olduğu yazılıyor çiziliyor. Ha keza Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde de nükleer silahlar depolandığı söyleniyor..Tüm Ortadoğu’nun silahsızlanması da çok ama çok mühim Bakan Trump.
Başkan Trump, Singapur’da açılan pencereden Kıbrıs’a bir daha bakın ve tarafların eşitliği temeli ve çerçevesinde hareket ederek, buradaki 50 yıllık görüşmelerin artık bir sonuç sağlamasına yardımcı olun. Kore yarımadasından sonra sıra Kıbrıs adasına da gelebilir gerçekten..Buraya gelip birilerinin ıngır mıngır etmelerine bakmadan, Sayın Akıncı ile de Anastasiades ile de görüşeceksiniz sadece. Ya bu yolu tercih edeceksiniz ya da Kıbrıslı Türklerin ortak egemenlik haklarının açıkça ihlali olan, doğu Akdeniz’deki gaz kaynaklarının bulunup işletilmesinde, Rum toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne daha da gaz vereceksiniz! Tercih sizin: Ancak her yanlış ve adaletsiz adımın sonuçları olduğunu da unutmamak gerekir. Kıbrıs’ta da Singapur zirvesinde olduğu gibi güzel sonuçlar alınması zamanının geldiğine inanıyoruz ve bu fırsat kaçırılmamalı yakalanmalıdır