KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 16 Nisan 2018’de Anastasiadis’le gerçekleşecek olan “nezaket” yemeğini şöyle yorumladı:
“Gerçekten bir yol ayrımına geldiğimiz açık ve nettir.  Birlikte yürünecek bir yolumuz var mıdır?  Yoksa herkes ayrı ayrı yollara mı gidecek?  Bu görüşmenin önemi ve anlamı budur.”
Sanırım bir aydan beri şu “buluşma” meselesi günlük hayatımızda tartışılıp medyaya taşınıyor.  Bazı çevreler işi, “Haydi yahu bırakın şu inadı da yeniden başlatın şu ikili görüşmeleri” noktasına getirmek istiyor ama, o “bazı çevrelerin” keyfi olsun diye, Rumun bitmez tükenmez kaprizlerine ve uyuşmazlığına daha ne kadar katlanacak gerek Sayın Akıncı, gerekse Türk halkı.
Son bir aydan beri Akıncı doğru mesajlar veriyor.
O mesajlarda Rumlardaki zihniyet değişikliğinin olması ve gerçek anlamda çözüm niyetleri bulunması halinde görüşmelerin yeniden başlamasının bir anlam kazanacağı mealindeki açıklamaları çok gerçekçiydi bana göre.
Bir de şundan rahatız oluyor Sayın Akıncı:
“Artık ucu açık görüşme olmaz...”
Hakikaten Akıncı’nın duruşu çok sağlam ve gerçeklere dayalıdır.  O sağlam duruş, Rumların bazı şeyleri algılamasına neden oldu.  Esasında Rumlar herşeyi algılıyor da, çözüme pek niyetleri yok.  Sadece Akıncı’nın son bir aydan beri verdiği mesajlar Rumları rahatsız etmiş olacak ki, Anastasiadis o “cömert” torbasından birşeyler çıkarttı ve bize, sözde bir jest yaptı.
Anastasiadis şöyle diyor:
“Artık Türklerin siyasi eşitliğini kabul edeceğiz ama sayısal eşitliğini kabul etmeyeceğiz.”
Allah Allah... Gökten bir elma düştü, o da ikiye bölündü.
O bölünen elmanın yarısı sözde bizim, diğer yarısı da onların.
Ne tuhaf bir açıklamaydı o?
“Sizin siyasi eşitliğinizi kabul edecek, ama sayısal eşitliğinizi kabul etmeyeceğiz...” diyor Anastasiadis Efendi.          Zaten geçmiş ikili görüşmeler ve BM parametreleri çerçevesinde “siyasal eşitlik talebimiz” zabıtlara geçmişti.  Lakin Anastasiadis kendince bize jest yapıyor ve “Alın be! Size siyasal eşitlik de veriyorum, daha ne istersiniz?  Siyasal eşitliği alacaksınız ama KKTC’deki bütün kuzey göçmenlerini vapura koyup geri göndereceksiniz” demeye getiriyor işi.
Ne tuhaf bir durum.  Şu bizim kuzeyden gelen kardeşlerimizin varlığı Anastasiadis’in bir yerlerine battı herhalde.
Bir defa Anastasiadis’in kuzeyde yaşayan Türkiye göçmenlerinin adadaki varlığına dil uzatma hakkı yoktur.  Bunun kararını ancak Ankara ile birlikte biz Kıbrıslılar varebilir ancak.
Bizim TC göçmenlerinden acizliğimiz yok. Bilakis sosyal ve kültürel anlamda bir entegrasyona gittiğimize göre, kız alıp, kız verdiğimize göre, Anastasiadis’e ne yemeye kalkıp böyle sözler eder.
Kuzeyde biz, güneyde onlar.  Anastasiadis’in sözü ancak sınırlarımız ötesindeki güney topraklarında geçer.
Anastasiadis bilmez mi ki kuzey göçmenlerimizin konusu, olası bir çözüm masasında yeniden gündeme gelebilecek? Paket halinde Kıbrıs sorunu gerçek anlamda kökten çözüldüğünde bu konu da o paketin içinde olacaktır elbette.  Kaldı ki Rumların reddettikleri Annan Planı’nda bile kuzey göçmenlerinin varlığı tescil edilmiştir.
Annan Planı’na Rum tarafınca çıkan “hayır” cevabı, kuzey göçmenlerimizin durumunu yansıtmıyor mu?  Yani o “hayır”la zaten gerek Kıbrıslı gerekse Türkyeli olsun, herşeyi ellerinin tersi ile itmediler mi?
Merhum KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bana şöyle demişti:
 “Allah razı olsun Rumlardan, Annan Planı’nı reddettikleri için. Kabul etselerdi biz Türkler öyle perişan olacak, öylece de dünya kadar insanımız yeniden göçmen olacaktı.”
Velhasıl vazıyet böyle.
Anastasiadis şunu bilmelidir ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.  Geriye dönüş de olmayacak.
O halde gerçekçilik ve mantık çerçevesinde kendi toplumunu buna hazırlamalıdır.  Kimse hayal kurmasın.  Şu anda güneyde bir “devlet” varsa, kuzeyde de bir devlet vardır, hem de bütün kurumları ile.
Tek farkımız, Rumların yalanlarla, türlü cambazlıklarla AB’ye girmesi ve yarım Kıbrıslılık kimliği ile dünyayı aldatmasıdır.
Ne ise fazla söze gerek yok.  Çünkü Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı onlara doğru ve yerinde cevaplar veriyor.  Ondan ötesi hikaye.
Ufukta göründen de odur zaten.
Onlar yollarına, biz de kendi yolumuza.
Yarın KKTC’nin tanınması gündeme gelir ve gerçekleşirse, Rumlar ve dolayısı ile Anastasiadis oturup ağlamasınlar.  Son pişmanlık para etmez, bunu da bilmelidirler.