Bir kez daha diyorlar…

Ve sonra bir kez daha.

Asla son kez demeden, bir kez daha diyorlar ve yeni başlangıçtan – başlangıçlardan değil, yinelensin diye her şey, yine başlayın diyorlar.

Son kez demeden, bir kez daha diyerek.

Nedir barış sorusu can yakıcı bir sorudur ve bu sorunun yanıtı can suyu olabilir ya da dinamit kuyusu.

Barışın olmadığı iddia edilen 1975 ve sonrasında toplam on ( 10 ) insan, türk ya da rum öldürülmedi dinine yandığım, devletine küfrettiğim şu Kıbrıs adasında.  Makarios, Ezekias Papayuannu, Dimtris Hristofyas, Andreas Kiprianu ve Anastasiedes’in barış içinde kardeş kardeş yaşadığımızı iddia ettiği dönemde ise yüzlerce ölüsü var diğer halk tarafından öldürülmüş olan, Türklerin ve Elenlerin.

Nedir memleket sorusuna Anastasiedes ile Akıncı’nın, Andros ile Tufan’ın, Zorlu Töre ile Şilluris’in aynı cevabı vereceğini uman bekleyen herhangi bir Türk ya da Elen var zannetmek, buna inanmak, inananın ham hayallerini hakikat sanacak kadar sanı ve sanrı içinde olduğunu işaret eder sadece.

77 / 79 doruk anlaşmaları şimdi moda olan deyişle referans kavramlarından başka neydi ki.

3456 kez belki de 30456 kez görüşüldü, yine, yine yine yine görüşüldü, arpa boyu yol katedilmedi.

Yine başlamak bir sonuca ulaşır mı.

Ulaşmayacağını Andros Kiprianu fısıldıyor bize. Nasıl mı.

Ulusal Konseylerinde, referans kavramlarında beş, ve federasyon konusunda altı partinin Anastasiedes ve masadaki her şeyle uzlaşmazlık halinde olduklarını söyleyerek, bir de ‘Akıncı’nın her kurulda ve konuda en az bir oyluk etkin katılımdan vaz geçerek, alt düzeydeki kurularda etkin katılımı kabul etmesi gerektiğini açıklayarak.

Bir kez daha diyorlar.

Asla son kez demeden bir kez daha bir kez daha diyorlar.

Federasyon olabilir umudunu halâ taşıyabilen Akıncı ve Erhürman’a da, SON KEZ VE ALTI AYLIK BİR SÜRE İÇİN demek düşer sanırım