Günlük hayatımızda var olan temel unsurlardan birisi de hiç şüphe yok ki trafiktir.  Zaman zaman alkollü araç sürümünden tutun da, kontrolsuz ve hız tutkusunun ne kadar can aldığını düşünürüm trafik gerçeğinde.

            İnsanların sanayileşmeye başladığı sürecin en önemli icadı, özel ve kamu taşıma araçlarıdır.  Araç ve ulaşım, trafik sistemini yarattı ve zaman içinde kendini geliştirdi.  Sadece araçlarda değil, bütün farklı teknolojilerde ve insan hayatını kolaylaştıran icatlarda da muazzam bir gelişme olmuş ve kendimizi yeni bir asrın kucağında bulmuşuz.

            Bazen hayatı makinanın dişlilerine benzetirim.  O dişliler döndükçe, hayat akıp gitmekte ve hayat akıp giderken de heyecanlar büyümektedir.

            Şayet bir kısım insana bir soru sorsanız trafikle ilgili “sizi ilk etkileyen nedir” diye, herhalde farklı farklı konular çıkacaktır önümüze.

            Bana bu soruyu sorsalar, sanırım ilk aklıma gelen sessiz filmlerdeki ilk icad edilen araçların sokaklara ve yollara düşmesi olurdu herhalde.  Bunu neden söylüyorum?

            Çünkü trafik, motorlu araçların icadı ile bir sistem haline gelmiş ve insanlar o sistemin en önemli unsurları olmuş.

            “Araç ve ulaşımla ilgili” olarak aklıma gelen ulaşım aracı, ilk seferinde batan ünlü Titanic gemisidir.

            Şayet Titanic filmini izlemişseniz, ki bu filmi izlemeyen kalmamıştır, ulaşımla birlikte lüks bir hayatın ve heyecanların getirdiği, merak dürtülerinin kendini gösterdiği bir deniz faciasıdır Titanic gemisinin batışı.

            “Trafic” denince sadece deniz trafiği gelmesin aklınıza.  Hava trafiği ulaşımın en önemli ama önemli olduğu kadar da hızlı bir gidişin akışıdır esasında.  Hani sistem deriz ya...

            İşte Hava Trafiğinde de sistem, hava kontrol memurlarını yarattı, iletişim kulelerini, geniş apronları ve flamalı işaretlerle inişleri ve kalkışları getirdi.

            Kıbrıs’ta tren olduğunu yeni nesiller pek bilmezler.  Bizim cenerasyon ucundan kenarından yine kara ulaşım aracı treni tanımış, trenle seyahat etmiştir.  Esasında tren, bir nostaljik araç olarak kaldı usumuzda.  Trenler de kendi trafiğinin getirdiği sistem içinde raylar üzerinde seyrederler.

            Takriben bundan on yıl kadar önce ilk kez binmiştim Ankara’dan hızlı trene.  Ankara-Eskişehir hattında giderken hep teknolojiyi ve insan beynini düşündüm diyebilirim.

            Her ulaşım aracında olduğu gibi, trende de pek çok büyük kazalar olmuş ve pek çok insanın hayatı gitmiştir.

            Madem trafik sistemin  parçasıdır, bisiklete, motosikletlere, yarış arabalarına, hatta Göreme’deki balon seyahatlarına da değinmemiz gerekecek.

            Her zaman büyük heyecanlar, büyük faciaları getirdi.  İnsanlar, özellikle gençler adrenalin uğruna aklın alamayacağı kadar tehlikeli işler yaparlar ve o tehlikenin içinde akıp giderler.  Bunun bir diğer ismi herhalde “çılgınlık” olur.

            Gençlere “hız yapmayınız” dediğiniz zaman, herhalde size “siz çağın dışında kaldınız, zaman hız ve heyecan zamanıdır” diyeceklerdir.

            Modern kentleşmede ana arterlere bir şerit daha eklenmiştir.  O şerit de bisiklet şeritleridir.  Bizde yeni yeni başlayan bisiklet şeritleri yeterli mi, diye sorsanız, size “yetersizdir” yanıtını veririm.

            Zaman zaman televizyondan izlediğimiz belgesel kentleşmelerde veya bisiklet yarışlarında bu özel şeritlere rastlarız.

            Bence yarış arabaları da en acımasız tutkunun bir parçasıdır.

            Araba yarışçıları çeşitli donanımlarla canlarını güvenceye alsalar da, yine de kaza kazadır diyorum.  Çok gelişmiş ülkelerdeki araba yarışları nefes kesecek kadar heyecan vericidir ve heyecan verdiği olduğu kadar da riskli ve tehlikelidir.

            Son zamanlarda sokaklarda, hatta ana arterlerde elektrikli bisikletlere rastlıyoruz.  Ne kadar hafif ve pratikmiş...

            Bisikletin ilk icadı ile son şekli arasında dağlar kadar vark vardır.  Ama trafik, yine trafiktir...

            Tabii ki insana üzüntü veren olaylar, sorumsuzca sürülen araçlar ve alkoldür.  Ne kadar genç insan hayatını kaybetti bu sistemin içinde.

            Yani siz o sistemin içinde, o dişlinin bir parçasıysanız ve fonksiyonlarınızı tam yerine getiriyorsanız, kimsenin burnu kanamaz, demek istiyorum.

            Trafik canavarı için kullanılan bir söz vardır.

            “Tez giden, tez gider...”

            Ne kadar doğru bir söz.  Bu da hız tutkunlarına nazire olsun.