"A" gibi yazmaktan vazgeçip "a"yı "ey" gibi yazarsanız...

"B" de "bi" diye yazılır ve arkası gelir ki yaman.

Kaç dükkanın, mağazanın işletmenin adı Türkçedir, Taksim'de Beyoğlu'nda, Dereboyu'nda, Ankara, İstanbul, Adana'da, Girne'de Güzelyurt'ta?

Bir bakın, damarınızı kesseniz renkleri akacak takımınızın kadrosuna, formasına, kaç Türkçe isim var?

Lefter Küçükandonyadis bizdendi, Niko da, Beyoğluspor da. Ne kadar biz şimdi Cimbom, Fener, Kartal?

Niye mi şampiyon olamaz Trabzonspor?

Hani Turgay Semercioğlu, nerede Galliga?

"Önce ekmekler bozuldu" demişti Oktay Akbal, sonra her şey demeye getiriyordu.

Köyü bozdular önce, köyleri, köyü bozulan köylü de bozulur elbet ve bozulunca köylü, buğday bozuldu, bulgur ve un.

"Şehre geldi nohut, leblebi oldu" demişti şair ve köylü ile köy şehre gelince yoz oldu.

Hamur maya tutmadı.

Yaralanmıştı buğday, Marshall yardımı kurşunu ile...

Maya tutmadı yaralı buğday, un hamur.

Bozuldu ekmekler.

Sardılar ' AMERİKAN SARGISI' ile olmadı.

Sürüldü yurdundan Baykurt Fakir.

"Ben" dedi General, OR RESSAMIM , Picasso da kim?

"Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" günleri, ayları, yılları başladı ve sürüyor halâ.

"Ali Şen başkan, Fenerbahçe şampiyon" bir yana da takım ve memleket tumba.

Futbol ve Fenerbahçe ile KKTC takımlarını üstünden yazdım yazmasına da, yağmurdan sonra toprak kokusu yok artık.

Ne karanfiller tütüyor ne de çarşaflar sakız temizliğinde ve beyazlığında.

Özlüyorum "3 Kemali"ni edebiyatın Orhan Veli'sini.

Ve dinlenmiyor İstanbul artık ne gözlerim kapalı ne de açık.

Memleketi yok, insanların yazık.

"Ey" gibi değil "A" gibi yazmak için "a"yı Türkçeme çalışıyorum.

Evet eminim sınıfta kalırım, hem okuyup da nolacak ki?!

Okuyunca ola ki ezberiniz bozulur.

Var olmanın birinin hele de ünlü meşhur birinin tanıması koşuluna bağlı olduğu aptal ezberinizden koparsınız.

Ezber edesiniz diye ne koydularsa önünüze onda kalın.

‘’Yunus ki süt dişleridir türkçenin’’ kim tanır ki Yunus Emre diye bir ülkeyi.

Türkçem yurdum benim.

A İLE BAŞLIYORUM