Kıbrıs’ın kuzeyinde 1974 yılında beri kendi kendini yöneten ya da yönetmeye çalışan Kıbrıslı Türkler, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi (OKTY) diye işe başladılar. Zaten 1974 öncesinden gelen ve 1968 yılında ilan edilen Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi vardı ve garantör Türkiye’nin yasal müdahalesinin yani Kıbrıs Türk Barış Harekatları’nın hemen sonrasında Kıbrıs Türk Yönetimi diye anılmaya başlanmıştı. Yaşanan siyasal süreçler içerisinde, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi (OKTY) 13 Şubat, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) oldu, ve yeni bir anayasa da KTFD Anayasası olarak yürürlüğe kondu. 15 Kasım, 1983’de yeniden bir devlet yapılanmasına gidildi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kendi bağımsızlık bildirgesinde ileride Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasına açık olarak, ilan edildi. 21 Temmuz, 2018’de Kıbrıs Türk Barış Herekatı’nın 44. Yıldönümü Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanacaktır. Yıllar ne kadar da çabuk geçiyor. Geçen yıllar içerisinde Kıbrıslı Türklerin yerlerinde saydıklarını ya da çok daha kötümser bir anlayışla gerilediklerini söylemek büyük bir haksızlık olur. Ancak geçen bunca zaman içerisinde, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan Kıbrıslı Türk Toplumunun olması gereken ya da istenilen yerde olmadığı olamadığı da bir gerçektir. Siyasal ve ekonomik ambargoların üzerimizde olduğu, ulaşım ve ticarette bir takım engellerin varlığı gerçek olmakla beraber, insanlarımızın refahı ve mutluluğu adına çok daha fazlası yapılabilirdi kuşkusuz.  Bugün gelinen noktada özellikle son haftalarda, başta sağlık ve eğitim olmak üzere, devletin kamu yönetimde birçok köklü referandumların yapılarak, sağlanacak değişimlerle daha çağdaş bir kamu hizmeti sistemlerinin oluşturulması girişimleri daha bir sıklıkla medyamızda yer almaya başladı. Ümit edilir ki gerçekten bir kamu reformunu hedefleyen yasa tasırıları erken zamanda parlamentodan geçirilerek yürürlüğe girerler ve tabii uygulamaları da yürütme organınca yaşamımıza sokulur. Bir defa hırsızlık ve usulsüzlükten uzak, transparan , hesap verebilir bir yönetimin her gün daha da yüksek bir sesle gelmekte olduğunun somut kanıtlarını toplumumuz görmek istiyor. Adını koyacak olursak insanlarımızın oylarıyla seçip bizleri yönetsinler diye Meclis’e gönderdikleri milletvekillerinin hesaplarının-kitaplarının ciddi bir denetime ve hesap verilebilirliğe açık olmasını hala beklemekteyiz ve görmek istiyoruz. 31 Dakikada, 4 milyon kusur TL’lik para hereketlerinin esbabı mucizesi ortay dökülmelidir. Yine Ercan Havaalanı İşletmecisi Firma’dan ‘murakıplık’ adına istenen milyonlarca dolarlık paranın gerçeklikleri üzerinde de daha fazla yatılmamalıdır. Halkımız oylarıyla, şaibeleri  çıkmış milletvekillerini sandıkta bırakarak, gidilmesi gereken yolu çoktan göstermiştir. Şimdi sıra milletvekilliği dokunulmazlıklarının kürsüde söylenenler dışında kaldırılması ve olası hırsızlık ve yolsuzluklara kılıf kalmamasındadır. Daha geçen gün, Almanya’nın tanınmış bir otomotiv üreticisi firma yöneticisinin tutuklandığı dünya medyasında yer aldı. Kendisine istinat edilen suç, ürettikleri yaklaşık 11 milyon arabanın gaz salınımlarının, beyan edilen bilgilerin çok üzerinde olması. Alman otomotiv devi şimdi yaklaşık 100 milyar doları, tazminat ödemeleri için ayırmış durumda. Bu olayın sadece bizlere değil tüm dünya toplumlarına verdiği mesajı anlıyor muyuz? İster kamu sektörü ister özel sektörde, yalana, dolana, suistimale göz yummanın önü en sert bir şekilde, ama hukuksal yollar takip edilerek kesiliyor. Kendi dışımızda da bir dünya olduğunu hiç unutmadan yaşamayı hiç aklımızdan çıkarmayalım. Öncelikle KKTC dışında aynı ada üzerinde bir başka Kıbrıs vardır. Beğeniriz veya beğenmeyiz, severiz ya da sevmeyiz ama bu güneyimizdeki Kıbrıs’ın de üye olduğu bir de 28 üye ülkesi bulunan 500 milyon nüfusu Avrupa birliği vardır. Kıbrıslı Türkler olarak gerek toplum gerekse bireyler olarak bu Avrupa Topluluğu’nun ne kadar içindeyiz ne kadar dışındayız tartışılabilir, ancak çağdaşlık adına atacağımız adımlarda ilk akla gelen referansımızdır unutmayalım. Bir şey daha unutmayalım ki en büyük destekçimiz Anavatan Türkiye de, sözünü ettiğimiz AB’nin aday üyesi olmaya devam etmektedir. Bugün her alanda daha yüksek standartlar yakalamaya ve yaratamaya çalışırken, bunları dış dünyamızla da ilişkiler içerisinde yapalım. Her neremizi toparlayacak ve her nereye evrileceksek evrilelim, yeniden Amerikan kıtasını keşfetmeye gerek yoktur. Çok kalmadı, 24 Haziran  TC Başkanlık ve parlamento ve KKTC yerel seçimlerinden sonra hep beraber göreceğiz. İç ve dış gelişmeler bayağı hızlanacaktır, hızlanmak zorunda kalacaktır. Ne bölgemiz ne de dünya yerinde durmuyor çünkü. ABD doları’nın kınından çekilmesi bunun ilk işaretidir a dostlar. Ürettiğimiz, üretebildiğimiz kadar yaşama hakkımız olduğunu bilirsek, düş kırıklıkları da yaşamaktan kurtuluruz. Yolumuz aydınlık akıllıca, temiz ve hesap verilebilir olsun.