Bütün hükümetlerin, gelmiş geçmiş hepsinin layıkıyla yönetemediği kesindir.

Şimdiki hükümet aşmıştır hepsini.

İki binli yıllardaki her hükümet bir öncekini aratmıştır, sakın ola dörtlü koalisyon iyi değil miydi diye sormayın.

Dörtlü koalisyona giden yolda yapılan seçimlerden önce, UBP bir daha hükümet yüzü göremez öngörüsünde bulunmuştum ve bu öngörü yanlış değildi.

Doğruydu öngörüm ve fakat ne yazık ki hesaplayamadığım bir şey vardı.

Siyasetçilerin kaprislerini ve en kahraman olma tutkularını hesaplamamıştım, bu benim için affedilmez bir hataydı, o tarihe kadar yaşadığım altmış beş yılda siyasetçi denen, kendilerini öyle tanımlayan ve bu tanımlamaları da hepimiz tarafından kabul görenlerin nasıl kaprisli ve en kahraman hatta tek kahraman olma tutkusu ile yanıp kavrulduklarına şahit olmuştum hem de defalarca şahit olmuştum.

Evet gelmiş geçmiş bütün hükümetler, hükümet olmanın en temel gereklerini yerine getirmekten bile isteye kaçınmışlardır.

Yönetecekleri şeyin halk ya da kendi partilerinin üyeleri değil de, işler olduğunu bir türlü anlamak ve kabullenmek istememişler ve hep ve her zaman olası oy potansiyellerini hem de iyi güzel, el bebek gül bebek yönetmeye çalışmışlar ve sonunda da bu günlere gelmemize öncülük etmişlerdir.

Kurumsallaşan bir devlet aygıtında, her hangi bir vekilin, bakanın her hangi bir işin yapılmasında ve veya yapılmamasında etkinliği minimizedir.

Kurumsallaşmamış devlet yapılarına gelince, evvel emirde ona devlet demek, bir yanlışı bile isteye, işimize geldiği gibi yönetebilmek veya işimize geldiği gibi yönetilmek için sürdürmek demektir.

Tek bir yanlış park cezası için herhangi bir vatandaş,  belediye müdürüne, başkanına ya da milletvekiline, bakana, parti başkanına başbakana hatta ve hatta cumhurbaşkanına telefon açmayı düşünüyorsa, cezanın iptal edilip edilmemesinden bağımsız olarak, ortada kurumsallaşmış bir devlet aygıtının olmadığı ve halkın da kurumsal bir devletten yana olmadığı sonucu çıkar.

Hükümetler ve elbette şimdiki hükümet vergi toplama konusunda akıl almaz ölçüde berbattır ve fakat vergi ödememek için türlü çeşitli yollara tevessül edenlere ne diyelim.

Kırk yıl var hükümet olan ve onun üçte biri kadar yıl hükümet olan partiler, kurumsallaşmış bir devlet yapısı için önce kendi içlerinde ve sonra da bir birleriyle alabildiğine tartışarak bir sonuca varmadılarsa ve hatta görünür gelecekte kurumsallaşmış bir devlet için asgari de olsa bir görüş birlikteliğine varmayı düşünmüyorlarsa..

E biz devlet olmayı değil de devletmiş gibi olmayı, yaşamayı seçiyorsak, yapmadığımız, yapamadığımız, yapmaktan kaçındığımız her şeyi birileri bizim yerimize yapıp alnımıza dayayacaktır ve bu Türkiye de olabilir AB de ve hatta KC de.

Herhangi birine bel bağlamak kendimizden vaz geçmek değil midir.

Yaman merak ediyorum, UBP’nin değil, çünkü onun yok biliyoruz, meclisteki diğer partilerin her birinin Türkiye ile imzalamak üzere üstünde çalıştıkları, sonuçlandırarak Türkiye hükümetine, partilerine meclisine sundukları taslaklar var mı.