Dışişleri ve Başbakan Yardımıcısı Kudret Özersay’ın Londra ziyareti ve bu ziyaretle ilgili Londra’da yaşayan Kıbrıs’lı Türkleri adaya çekebilmek için yapmış olduğu açıklamaları büyük bir titizlikle okudum.  Okurken de bayağı geçmişi düşündüm...
Evvela Kudret Özersay’ı böyle bir proje başlattığı için kutlamak isterim.  Kendisini kutlarken de bazı hususlara parmak basma ihtiyacı duyuyorum.
Yurt dışında yaşayan kardeşlerimizi iki grupta yorumlamak istiyorum.  Bunların birinci grubuna girenler, çarpışmalar başlar başlamaz adayı terkedenlerdir.  Diğerleri de zamanında mücahitliğini ve milli görevlerini yapmış ama ekonomik açmazlar nedeniyle adayı terketmek zorunda kalmış insanlar.
Bütün bunlara sünger çektik de, Sayın Kudret Özersay’ın Londralı Türkler’den özür dilemesine pek anlam veremedim doğrusu.  Kudret Özersay Londra’daki kardeşlerimizle buluşmasında birşeyler üretmek adına ne büyük heyecan duyduğunu anlayabiliyorum.  Sadece,
“Hükümetimiz sizi görüyor ve duyuyor.  Sadece Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklere bugüne kadar verilen sözler yerine getirilmediği için özür diliyorum” deyişini de bayağı yadırgıyorum.  Lakin kendince ve kendi dönemi itibariyle Londra’da yaşayan kardeşlerimize sahip çıkma adına bir takım cazip fikirleri onların önüne koyuşunu da takdirle karşılıyorum.
Gelelelim esas meseleye...
Sayın Kudret Özersay’ın Mutlu Barış Harekatı’nda yaşı herhalde dört veya beşti.  Yani o dönemi yaşamamış birisiydi.  O nedenle “Bugüne kadar Londra’daki kardeşlerimize birşey yapılmadı” sözlerine  katılmayarak, bazı gerçeklere parmak basıyor ve bazı hususları bilgisine getiriyorum.
Unutmamak gerek ki, merhum KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, 1974’ün hemen sonrasında ada dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere çağrı yaparak Kuzey Kıbrıs’a yatırım yapmaya ve geri memleketlerine dönmelerini talep etmişti.  İyi bir çağrıydı o esasında.  Bu çağrı üzerine yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz adaya gelmişler, bazı sanayi ve turistik tesislere talip olmuşlar ve yatırım yönüne gitmişlerdi.  Hatta küçük işletmelere daha fazla rağbet vardı diyebilirim.
Gerçekçi olmak gerekirse savaş geçirmiş bir halkın pek çok idari ve mali sıkıntıları vardır.  O bağlamda yurt dışından gelen kardeşlerimizin bazıları, maalesef bazı bürokratik engeller yüzünden geri dönmüşlerdir.  İşte savaş yani anlayacağınız.
Bunlar bir yana...  Bu kardeşlerimizi adaya davet edeceğiz de onlara Rumların terkettikleri evlerden vermeyecek miydik?  Verecektik elbette.
Özellikle İskan Dairesi’nin almış olduğu bir prensip kararı vardı.  Yurt dışından gelen kardeşlerimize yarım inşaat villalar veya normal evler verilecek, onlar kendi imkanları ile kendi evlerini bitirip yerleşecekler, bu arada da kendilerine tahsis edilen işletmeleri devreye sokacaklardı.
1974 Mutlu Barış Harekatı sonrasında toplum bir sosyal ve demografik travma yaşamıştı.  O travmanın içinde insan egolarını gördük.  Gerek güneyden ve kuzeyden gelen göçmenlerin, gerekse ada dışından gelen Türklerin egolarını da gördük.  Mevcut prensibe göre yurt dışından gelen bazı kardeşlerimiz denize sıfır villalara kurulup, göçmenlere geçit vermemişlerdi.  Tabii ki tümünü suçlamaya hakkımız yok.  Sadece bunlar bizim gördüklerimiz ve yaşadıklarımızdır.
Harekat sonrasındaki “ganimet mallar” dışında geçmiş idare veya idareler, iktidarda olanlar, “Ada Dışında Yaşayan Kıbrıslı Türkler Sempozyumlarını” düzenlemişler ve pek çok da ilgi göstermişlerdi.
Maksat onları adaya bağlamak, yeniden dönüşü sağlamak ve bu arada yurd dışındaki kardeşlerimizin sosyo-kültürel gelişmelerini gerçekleştirmek için muazzam çalışmalar yapılmıştı.  İşte o anlamda ben şahsen bu kardeşlerimizden, “Arkadaş size birşey yapamadığımız için sizden özür diliyoruz” ifadelerine katılmıyor ve uygun de bulmuyorum.
Lakin Kudret Özersay’ı da kınamıyorum.  Kendi gözlemleri ve kendi idealleri ile yurt dışındaki Türkler için bir proje geliştirmiş ve onları adaya bağlamak için yollara çıkmış.
Belki diyorum...
Bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğum kitaplarımın yanına bir de “İskan politikası ve insan egoları” isimli kitabımı da basabilirim.  Lakin henüz buna hazır değilim.  İşte o bağlamda o boşlukları ben ve benim gibi gerçek olayları yaşayan insanların yakın tarihe ışık tutacak “tarihi” yazmaları gerekir diye düşünüyorum.
Kudret Özersay  kardeşim kusuruma bakmasın.  Çünkü geçmişi dolu dolu yaşayan eski bir bürokrat olarak bu tür durumlar karşımıza çıkınca biz de böyle tepki gösteriyoruz, iyi niyet anlamında.
Lakin hiçbirşey yapmamaktan iyidir yine de Özersay’ın projesi diyorum...