“Açtırma bayramlık ağzımı” demişse birisi, kızgındır öfkelidir, “daha fazla üzerime gelmeyin, bana kötü söz söyletmeyin” demektir. özellikle oruç tutma ayı olan Ramazan’da, oruç ibadeti yapanların bir ay boyunca sabır, irade ve “kötü” diye bilinen söz ve davranışlardan kaçınmada gösterdikleri kararlılık tam 30 gün boyunca sınanır durur. Önemli olan niyettir tabii. Sırf Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak için yemekten ve içmekten, cinsel ilişkden uzun saatler boyunca uzak durma orucun en göze görünen kısmıdır. İslam kaynaklarına göre, oruçla ilgili birçok hadislerde, kutsal Ramzan ayı boyunca inananlardan esas istenen, yalan söylememeleri, hile yapmamaları, başkalarını çekiştirmemeleri, hırsızlık yapmamaları yani çalmamalarıdır..Öfkelerini tutmanın yanında, insanlara hoş ve güzel davranmaları, yardımsever olmaları da arzulanır aynı zamanda. Özetleyecek olursak, bir ay boyunca yemek ve içmekten belirli saatlerde uzak duran insan bu süre içerisinde de, hem kendisiyle hem de diğer insanlarla barışçıl duygular içerisinde olmaya çalışır. Maddi ve manevi gücü yettiğince de diğer insanlara yardımlarda bulunur, sorunlarını çözmede katkıda bulunmaya çalışır. Toplumsal açıdan bakıldığı, değerlendirildiği zaman oruç ibadetindeki birey tam bir ay boyunca bir başka deyimle diğer insanlarla “ateş-kes” yada saldırmazlık içerisinde bulunur sözleriyle de fiilleriyle de. Bu davranışların kazanılmasını hedefleyen oruç ibadeti ile ilgili Kur’an ayetlerinde “ eğer, dilinizle başkalarını çekiştirmeye incitmeye devam edecekseniz, hileden çalmaktan uzak durmayacaksanız, oruç tutmayın, çünkü Allah’ın sizin aç ve susuz kalmanıza ihtiyacı yoktur” denilir. Doğaldır ki yukarıda belirtilenler, akılcı ve sorgulayıcı iyi niyetle yapılan, eleştiri ve tartışmalar ve aytışmalar, farklı düşüncelerin ortaya konmasını kapsamamaktadır. Bu açıktır ve nettir. Kendisiyle ve içerisinde yaşadığı toplumla tam bir ay “ateş-kes”te olduğu saldırmazlık yaşayan insanın bu irade mücadelesi sonunda duyduğu daha doğrusu eriştiği güzel ve hoş duygu ve düşünceler O’nun için en büyük ödül olmaktadır. Yine kutsal ay boyunca insanın kendinde fazladan var olan her ne varsa diğer insanlarla toplumsal iyilik adına daha kolay paylaşma yoluna gidebilmesinin tüm yıl boyunca devam edebilmesi de umulur ve beklenir. Görüleceği gibi, en net ve kısa ve de öz haliyle toplumsal bir varlık olan insanın kendiyle ve diğer toplum bireyleri ile  paylaşabilmeyi, barış içerisinde yaşayabilmeyi becerebilmesi esastır. Ancak bu barış ortamı içerisinde bireysel ve toplumsal ilerlemenin yolu açılır ve başarılar elde edilir. Bu yolda çıkabilecek sorunların aşılabilmesindeki en büyük katkı da, bireylerin birbirlerine karşı kazandıkları ve geliştirdikleri karşılıklı sevgi ve saygıdır. Şimdilerde özellikle İslam coğrafyasında devam eden  iç savaşların neden olduğu acıları anlatabilmek bile zorken bu acıları yaşayanların durumunu ders alarak izlemeliyiz. Toplumsal sorunlarını çözmede, demokratik eleştirel bakış açıları geliştiremeyen, farklı düşünen veya farkı görüşlere sahip olanları da kucaklayacak yerde, dogmatik temelli ötekileştirme ve sonunda da silahlı çatışma sorunları yaşayan komşu toplumların, bu fasit daireden kurtulabilmeleri kolay olmuyor ve bunu da yitirilen binlerce can, dökülen kanlar ve feci yıkımlarla ödüyorlar maalesef. Dünyanın bir başka vahşi ve acımasız olsa da katı gerçeği, toplumsallaşma veya uluslaşmada çağın gerisinde kalmış sosyo-politik ve sosyo-kültürel  gelişmelerini tamamlayamamış  toplumların bu zayıflıklarından emperyal ülkelerin, sömürücü bir zihniyetle yararlanmalarıdır. Temel  yiyecek ve içecekleri çok sınırlı kalmış halk toplulukları ellerine verilen en son model gelişmiş silah sistemleri ile birbirlerinin boğazına acımasızca saldırtılmaktadırlar. Tüm bu “kan gölü” oyunu ne zaman sona erer? Aynı savaş bölgesinde milyarlarca dolar petrol gelirlerine sahip olan diğer Müslüman ülkeler bu ekonomik güçlerini ne zaman doğru bir siyasal zeminde kullanmayı öğreneceklerdir? Bölge ülkelerinin bu tarihsel kronik zaafiyeti ( eskiden beri devam eden zayıflığı) ne zaman sona erecek? Müslümanlar olarak Ramazan bayramını kutlarken, irade gücümüzü, tartışma ve eleştirel akıl yeteneklerimizi şöyle bir toparlayıp, bölgemizdeki yangın bizlere de sıçramadan harekete geçmeli ve söylememiz gerekenleri de hiç çekinmeden söylemeliyiz. Bayramlık ağzımızı bozmaktan korkmayalım ve konuşalım açık açık. Ben bayramlık ağzımı açıp bunu da söyleyeceğim. İslam peygamberi dünyaya dönse ve şöyle bir İslam coğrafyasına baksa, bayramımızı kutlamadan önce ne derdi sizce? Ya da kutlanabilecek bir bayram görür müydü? Bence görmezdi ve bunu da açık açık söylerdi. Yine de Bayramımız hoş ve güzel olsun. Kazasız belasız bayramlar dilerim.