Belki Lefkoşa halkının içinde yaşamış, tam halk adamı ve karizmatik yapılı insanları veya esnafı sayacak olursak, iki elin parmakları kadar bir sayı elde ederiz.

            Onlardan bazılarını sayacak olursak, herhalde okurlarım da bazı anılarla buluşacaktır.

            Mesela bir zamanların ünlü halk adamı Çoronik vardı. Abbas’ın Şerifi, Guddum Tavası, dilsiz şekerdi, göğsü madalyalarla dolu Ahmet Rasim, sokaklarda diy çeken sarhoş Dubara, hisar altındaki kulübede yatıp kalkan Mindo, Hasan Nahit, lahmacuncu Ermeni, sinema reklamcısı Avramidis, kahveci Hüseyin Guşo ve Ciğerci Ahmet... Dahaları var ama bunlar gelmiş aklıma.

            Lefkoşa halkının gözbebeği ve tam bir halk adamı Ciğerci Ahmet, maalesef tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.  Yazık oldu Ciğerci Ahmet’e.  Çok da üzüldüm. 

            Onunla paylaştığım zaman dilimi, ta ilkokul sıralarından ve Abdi Çavuş Sokağı ile doğduğum evin Mevlevi Sokağında kesiştiği noktadaydı. Bir de Horoz güreşlerinin yapıldığı hisar burçları ve bayramlarda...

            Bizim yaşlardaki insanlar Ciğerci Ahmet’i, namı diğer Ahmet Akdal’ı, mahallenin çarşaflı Keziban Ablası’nın küçük oğlu olarak tanıdık.

            Evleri, tam da deli Hüseyin’in fırınının yanındaydı. 

            Ahmet’in bir de taksici ağabeyi vardı.  Ağabeyinin yetişme çağı, EOKA’nın azıttığı ve bizim de VOLKAN’la başlayan mücadele yıllarımıza denk gelir.  Hani heyecanlı gençlerimiz vardı ya o zamanlar.  Ahmet’in ağabeyi de öylesine bir heyecanlı ve milliyetçi bir gençti ve VOLKAN’ın içinde aktif bir elemandı.

            İşte o 1955-58 dönemlerinin en ateşli mücadele yıllarıydı ki, Rumlar Ahmet’in o ağabeyini ortalardan kaldırmış ve mezarı hala bulunamamıştır. Yani Ciğerci Ahmet de, annesi Keziban abla da acıların bir parçasıydılar.

            Bizim sınıfın çoğu ortaokul ve liseye devam etmiş ama Ciğerci Ahmet, fakirliğin de verdiği şartlar nedeniyle serbest hayata atılmıştı.

            Anımsadığım kadarı ile Ahmet bizlerden bir ya da iki yaş büyüktü.  Boyu da bizden hayli uzundu ve ayakkabıları da ölçü olarak bizimkilerden bayağı büyük sayıdaydı.  Her zaman kendisine takılırdık...

            “O ayakkabılar ne oğlum Ahmet?  Sen dev adam mısın?” diye sorduğumuzda, bize şöyle derdi, mavi gözlerini gözlerimize dikerek:

            “Ne zannedersiniz ya guzzum?  Adamlar giyer böyle büyük ayakkabıları.”

            Rahmetlik Ciğerci Ahmet, ondan sonraki hayatında meşhur ciğerciliği ile toplumda kendini kabul ettirmiştir. Ve bizler onu, toplumun içinden biri olarak gördük ve öyle kabul ettik.

            Artık bütün onu sevenler, eski hastanenin yanındaki küçücük dükkanında ciğer yemeğe giderler, onun Çoronikvari davranışları içinde, “N’apan ya guzzum” deyişine tanık olurlardı.

            Ben de zaman zaman arkadaşlarla onda ciğerli kahvaltıya giderdim.  Bir de beni son zamanlarda ortaköy kasabı Ahmet Kamkam’da gördüğünde meşhur sorusunu sorardı.

            “Osmanım guzzum... Nasılsın?  Çoktandır seni göremedik.  Yoksa küsmüyüz?”

            O hiç değişmemişti ve o sevecen, güleryüzlü, yüreği sevgi dolu haliyle bütün insanların kalbinde taht kurmuş gerçek bir halk adamıydı.  Ve maalesef Ciğerci Ahmet’imiz da bu dünyadan göçtü gitti.

            Bir gün Mehmet Küçük’le ona ciğer yemeğe gitmiştik.  Yine şakası yerindeydi.  Ara ara da küfürleri basar, siyasileri eleştirir, doğruları alkışlar, yanlışları pat diye söylerdi.

            Daha ne diyelim ki... Ciğerci Ahmet öldü, Lefkoşa halkı yetim kaldı.  Onun ölümü gerçekten üzücü ve iz bırakıcıdır.  Herkesin yüreğine bir acı çökmüştür nedense.  Adeta kendi ailesinden birilerini kaybetmiş gibi oldu insanlar.

            Onun ölüm haberi facebook’tan verilince, acı haber bir bomba gibi toplumun içine düşmüştü.

            Nice siyaset ve ticaret adamı, nice para babası, nice büyük servetlerin insanları onun kadar sevilmedi ve toplumda derin iz bırakmadı.

            Allah ona gani gani rahmetler versin. 

            Elbet Allah bir gün herkese verdiği ömrü geri alacak ve o gidenler de arkalarında bıraktıkları derin izlerle anılacak.  Ciğerci Ahmet arkasında çok derin izler bıraktı ve toplumun kelime aralarına yerleşmiş, anokdotları ve şakaları ile yaşamaya devam edecektir.

            O halktan küçük esnaftan fakir bir insandı ama çok da büyüktü.  Belki onun hayatını  bir kitaba dönüştürecek olursam, sanırım pek çok önemli anekdotlarını da yazmış olacağım.

            Ona son kez elveda derken, yattığı yerin nur olmasını diler, yaslı ailesine de başsağlığı mesajını iletirim.

            Seni çok arayacağız güzel adam, Ciğerci Ahmet!