Demokrasi eski Yunandan beri hem kavramsal hem de yönetsel bir uygulama olarak uygarlık tarihinde yer alan çok önemli bir insanlık eylemidir. Halk demek olan Demo sözcüğü ile idare, güç ve devlet anlamına da gelebilen gratos sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bu nedenle demokrasi sözcüğü halkın idaresi, halkın gücü halkın devleti anlamları taşımaktadır.
Bir yönetimin  halkın yönetimi, bir devletin halkın devleti olabilmesi için tabii ki arkasında insanların iradesinin olması gerekir. Bu da yetmemekte oluşacak olan iradenin serbest ve özgür bir şekilde ifade edilmesi, herhangibir şekilde baskı altında zorlanarak beyan edilmek zorunda kalınmayan bir irade olması lazım.Rüşvet veya küçük çıkarlar sağlamakla iradenin saptırılmaması da gereklidir.
Kaba bir tahminle dünyadaki insanların yarısı erkek yarısını da kadın sayabiliriz. Bu durum ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse bile sonuçta 50/50 bir genel durum ortaya çıkmaktadır.
Tarihsel gelişim içerisinde kadınların daha fazla ev  içinde başlayan ekonomik etkinlikleri, zamanla ve de özellikle endüstri devriminden sonra tarımsal ve sanayi üretim alanlarına da kaymasına rağmen, toplumun yönetilmesi ve yönlendirilmesindeki rolleri erkek nufusa karşın minimal düzeylerde kalmıştır. 18. sonları ve19. Yüzyıldan başlayarak, 20 yüzyıl ve 21 yüzyılın bugünlerinde, kadınlar artık aklımıza gelecek tüm alanlarda çalışabilmekte ve ekonomik açıdan toplumsal üretime önemli katkılarda bulunmaktadırlar.
Ancak kadınların toplumsal ekonomik yaşama önemli oranda katkıda bulunmaları bu kadar geçmişe dayanmakla beraber toplumsal yönetimde rol almaları ve de önemli  yönetsel rollere gelmelerinin yollarının açılması pek de eski değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün 1930 yılında seçme 1935 yılında da seçme-seçilme haklarını Türk kadınlarına tanıdığını bilmek bu noktada çok önemlidir, çünkü bu tarihlerde bugünün en uygar Avrupa ülkelerinde bile kadınlara bu haklar henüz tanınmamıştı.
Ancak ne yazıktır ki bugünlere gelindiğinde ve Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, gerek Türkiye gerekse kuzey Kıbrıs’ta kadınlarımızın mecliste ve hükümetteki sayıları arzulanan seviyede değildir.Halbuki uygun eğitim almış bilgi ve becerileriyle kendilerini kanıtlamış binlerce kadınlarımız vardır. Başta hukuk olmak üzere, tıp, mühendislik , idari ve akademik alanlarda çalışmakta olan yüzlerce kadınımız vardır. Kamu ve özel sektörde yüksek başarı grafiğini yakalamış kadınlarımız vardır. Ve hepsinden önemlisi Kıbrıslı Türk erkekler gibi kendi alanlarinda uluslararası başarı ortaya koymuş kadınlarımız da vardır. Tüm bu kadınlarımız başta ülke konomisi için önemli bir insan kaynağı oluştururken, ülkemizin doğru dürüst yönetilmesinde de pek ala önemli roller üstlenebilecek insanlarımızdır.
Eikos nomos sözcükleri Ekonomi sözcüğünü yaratan iki yunanca sözcüktür. Eikos ev nomos ise idare anlamındadır  ve ekonomi demek de ‘evinidaresi’demektir. Evet, yaşamı sürdürmenin sadece tarımsal faaliyetlere dayandığı eski zamanlarda yeni hasat zamanı gelinceye kadar mevcut yiyecek ve giyeceklerle evinin idaresini idame ettirebilmek önemiydi. Bu nedenle de ekonomi sözcüğü de evinidaresinden kaynaklanan bir kavram olarak insanların yaşamına girmiş ve daha sonraları da bir  sosyal bilim dalı olarak  da gelişerek bugünlere gelmiştir. Taa başından beri evin idaresinde veya ekonomisinde kadınların üstlenmekte oldukları rolleri de bilirsek bugün ülkenin idaresinde de onlara en azından ülkedeki nüfus oranları kadar mecliste  de bakanlar kurulunda erkeklerle eşit sayıda  yer verilmesi sadece ve sadece demokrasi gereğidir.
7 Ocak, 2017 tarihinde parlamento seçimlerine gideceğimiz neredeyse kesinlik kazanmıştır. Bu seçimlerden sonra kadınların meclis ve hükümetteki sayıları siyasal partilerimize kalmış bir iştir. Medyaya düşen haberlere göre partiler yüzde 30 olarak belirledikleri kadınlar için ayırdıkları kontenjanı bile doldurmakta zorlanıyorlarmış. Bu durum aslında geçmiş seçimlerde de yaşanmış bir haldir ve nedeni de siyasal partilerimizin henüz erkek-egemen zihniyetten arınamamış olmasındandır.
Temelli olarak yapılması gereken anayasal ve yasal değişiklerle meclisin de hükümetin de kadın-erkek üyelerinin  yüzde 50 olmasının yolunu en erken zamanda açmaktır. Evlerimizin idaresini büyük oranda teslim etmiş olduğumuz kadınlarımıza, ülkenin idaresinde de çekinmeden hak ettikleri demokratik ağırlığı biran önce tanımak ve hayata geçirmek zorundayız diyorum.. la
Şimdilerde kadınların, eskiden olduğu gibi sık sık hamur yoğurmak zorunda kalmasalar bile, artık ellerinin hamuruyla, çok erkek duran üst siyasal yönetim işlerine karışmalarının zamanıdır. Haydi kadınlarımız görelim sizi bu seçimlerde. Son hatırlatma: ‘Hak verilmez, alınırmış’..Yüzde elli nüfusunuz var bu ülkede, alınız hakkınızı o zaman!