Kıbrıs Türkü’nün yetiştirdiği önemli ama önemli olduğu kadar da başarılı iş adamlarından Özer Boyacı’yı maalesef kaybettik.  Adeta Kıbrıs Türkü’nün başarı karnesine mühürünü ve damgasını vuran Özer Boyacı’nın daha da topluma vereceği çok yılları vardı önünde ama maalesef “mukadderat” dediğimiz olay onu aramızdan aldı götürdü.

            Uzun bir süreden beri rahatsız olan Özer Boyacı’nın hayatını analiz ettiğimizde, kendi duygu ve gözlemlerimle, hepimizin gurur kaynağı olacak çok büyük başarılara imza attığını görürüz.

            “Boyacılar” Ailesi, yıllardan beri Türk çarşısında adeta damla damla ve adım adım isimlerini duyurdular, nefes nefes de piyasada başarının doruğuna geldiler.

            Mesela henüz konfeksiyonun hayatımıza girmediği veya Türkiye’den hazır giyimin gerçekleşmediği dönemlerde Lefkoşa’nın ünlü arasta tüccarlarından kumaş alırdı kadınlar.  Önce kumaşı seçerler, sonra da terzinin yolunu tutarlardı. 

Hatırlıyorum...  Meşhur arasta esnafı baba Boyacı’nın arastada çalıştırdığı dükkana eşimle uğradığımızda kendisi ile pek çok kez ayaküstü sohbet ettiğimizi anımsarım.  Boynuna doladığı metre ölçüsü olduğu halde istediğimiz kumaşları ahşap masaların üzerine yayar, sonra da arşın arşın o kumaşları istendiği kadar keserdi.  Hatırlıyorum yine... Eşimin gelinliğinin kumağını ondan almıştık.

Baba Boyacı’nın ticaret yetenek ve örgüsü, ona da dedesinden geçmiş.  Özer Boyacı’nın özgeçmişine baktığımızda, onun çocukluk yıllarında dedesinin iplik boyama işi yaptığını öğreniyoruz.  İşte o bağlamda “Boyacı” soyadı, aileye öyle kalmış.  Bir başka deyişle Özer Boyacı da dedesinin mayasından gelen güdü ve heyecanla bugünlere gelebilmiş.

Boyacılar ve onun gibi sıfırdan büyük başarılara ve yatırımlara imza atan insanları, biraz da rahmetlik Vehbi Koç veya Sabancılar’a benzetirdim.  Boyacılar onlar kadar büyük değildi ama, bizim boyumuza ve adımlarımıza göre çok büyüktüler ve bizlerin de iftihar kaynağımızdı.

Bizlerin o çocukluk yıllarımızda gözlemlediğimiz Kıbrıs ticaret hayatında, hep en önde dişli Rum tüccarlarla dişli Ermeni tüccarları görür ve kahrederdik.  “Bizde de neden yoktur böyle girişim ve başarılı insanlar” diye kendime sorardım. 

Mesela İngiliz döneminden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine gelinceye kadar emekleyen Türk tüccarlar ve yatırımcılar parmakla sayılacak kadar azdı.  Bu türdeki girişimcilerimiz tam emeklemekten kurulup yürümeye, hatta koşmaya başlayacakları zaman, 21 Aralık 1963 olayları ile karşılaştılar.  Tam on bir yıl gettolarda yaşarken, onların çırpınışlarına tanık olurduk.

1974 Mutlu Barış Harekatı, Özer Boyacı, Salih Boyacı ve daha onun gibi nice yatırımcıları harekete geçirdi ve artık değişik zeminlerde boy göstermeye başlamışlardı.

Hani hatırlayacaksınız...  Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’in ünlü sözlerini...

“Girişimcilik, başarmanın yarısıdır” demişti Çiller. 

O bağlamda Özer Boyacı’yı en büyük girişimci olarak gördük.  Özer Boyacı’nın arkasında bıraktığı yatırım sektörleri, bugün dimdik ve dinamik bir yapı içinde halka hizmet veriyor ve ekonomik rantını pekiştiriyor.

Özer Boyacı’yı kendi kanatları ile ticaret alanın uçmaya başladığı dönemlerde artık inşaat sektöründe görebiliyorduk.  O kadar istikrarlı ve özellikle orta sınıfa hizmet eden “Levent Apartmanları” onun başarı grafiğinin en büyük mayasıydı bana göre.  Bu arada inşaat sektörünün bir yan kuruluşu olan mozik fabrikası da yabana atılmayacak önemli bir yatırımdı.  Beyaz eşya ve Lemar Marketleri, onun en büyük açılımlarını teşkil etti.

Hani derler ya...  “Para parayı getirir” diye.  Artık Özer Boyacı’nın hayatında para parayı getiriyordu.

Bence “Paranın parayı getirmesi” sözünü her adama uygulamak veya yorumlamak yanlıştır.  İşin özünde istikrarlı ve planlı yatırım yatar.  Yani ayağını yorganına göre uzatırsan, o girişim sahanızda başarılı olursunuz.  Bence Özer Boyacı ayağını her zaman yorganına göre uzattı ve katiyen ayağı üşümedi.

Tabii ki rahmetlik Özer Boyacı’nın en büyük yatırımı, Lemar Marketler zincirinden sonra ülkemizin medarı iftiharı konumuna gelen Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’dir.  DAÜ, YDÜ, GAÜ ve LAÜ’den sonra kurmuş olduğu UKÜ’nün öncesine bakarak üniversiteye geçmekte yarar var.

Önce Ortaköy’da Levent Koleji, Levent İlkokulunu, sonra da okul öncesi okulla kreşini hayata geçirdi.  Maşallah arı gibi dolup taşıyor öğrencilerden ve kreşe çocuk bırakan insanlardan o binalar.

İşte o bağlamda Özer Boyacı’nın kafasında çakan kıvılcım, onu yeni bir üniversite yapmaya yöneltti ve onda da başarılı oldu.  Bugün ülkemizin parmakla sayılacak en itibarlı üniversitelerinden biri haline geldi UKÜ.

Özer Boyacı, kendi dedesinden ve babasından aldığı feyzle kendi evlatlarını da ticaretin ve bu işletmelerin başına oturttu ve “Atadan ataya” felsefesi içinde gözlerini bu dünyaya kapattı.

Gerçekten ülkemiz için çok büyük bir kayıptır Özer Boyacı’nın pek de yaşlı sayılmayacak yaşta göçmesi.  Tamam yaşını almış ama, bence daha yapacak çok işi vardı bu dünyada.  Bundan  sonra önemli olan onun aziz hatırasını ve arkada bıraktıklarını yaşatmak ve “Boyacı” şirketler grubunun başarı grafiğini daha yükseklere taşımaktır.

Bundan sonra kaç tane bu türde yatırımcı gelecek ve geçecek hayatımızdan, onu merak ediyorum.

Özetle Kıbrıs Türkü çok değerli bir iş adamını yitirdi.  Allah’tan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine de en derin taziyelerimi sunarım.  Hepimizi başı sağ olsun...