Hangimizin aklına gelirdi bir gün böyle bir virüsün hayatımıza gireceği ve adeta bir oyun oynar gibi kovalamaca oynayacağımız.

            Şöyle bir düşünürseniz, sanırım teşhisimde veya benzetmemde yanılmamış olduğumu anlarsınız.

            Mart 2020’den beri adeta bir köşe kapmaca oynar hale geldik Covid-19’la.  Tabii ki aşılama daha yaygın hale geldikçe, gerek virüs, gerekse bizim hayatımız da biçim değiştirmeye başladı. Fakat virüsün hayatımıza girdiği o ilk ayları düşünelim ve her zaman tedbiri elden bırakmayalım.

            Anımsadığım kadarı ile virüsün dünyada yayılmaya başladığı günderde, hep “Bu virüs bize ulaşmaz” derdik.  Ama zaman gösterdi ki, virüs hayatımıza öyle bir girdi ve bir türlü çıkmak veya gitmek bilmiyor.

            Virüsle yaşamayı öğrendik maalesef.  Hani “alışacaksınız” dedikleri türden bir yaşamın süreci...

            Nedense “Alışacaksınız” kelimesi bende bir çağrışım yaptı.

            21 Aralık 1963 olaylarının galiba üçüncü haftasındaydık...  Rahmetlik Dr. Küçük, rahmetlik İsmet İnönü’ye telefon açarak Türkiye’nin müdahalesini isteyince İnönü kendisine şöyle demişti:

            “Alışacaksınız Sayın Küçük.”

            Ve savaşlarla, düşmanla, yokluklarla yaşamaya alıştık ve yaşantımızdaki savaş biçim değiştirdi, bir tek değişmeyen karşımızdaki Rum halkından ve düşmanımızdan başka.

            Dr. Küçük o konuşmayı yaptığında yanıbaşındaydım.  Telefonu kapattığında aynen şöyle demişti:

            “İsmet İnönü de adam çatlatır.  Alışacakmışız...”

            Zorluklara alışarak, düşmanla savaşarak yaşamaya devam ettik.  Ta ki on bir yıllık getto hayatımız bitene kadar.

            Şimdi bütün dünya bir getto içinde değil mi?  Zor bir hayatı yaşamıyor mu insanlar?

            Aşı bir dereceye kadar insanların hayatını kurtarırken, aşısızların hayat risklerinin devam ettiği de görülmektedir.  Lakin halk da artık bu virüsle yaşamaya alıştı.

            İnsanoğlu, burnunun dibine kadar gelen virüsün vücuduna girmemesi için her yolu deniyor.  Aşı mı?

            Evet aşı.

            Bilim adamları ölenlerin yüzde doksanının aşısızlardan olduğunu söyler.  Demek aşılanarak yeni hayatımıza alışacağız.

            Virüs yaygın hale geldiğinde bütün dünya adeta panik içindeydi.  Büyük memleketlerdeki durum, bizdekilerden daha kötüydü.   Mesela Amerika, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve dahaları virüs döneminde o kadar çaresiz günler yaşadılar ki...  Nerdeyse her gün ölen binlerce insanı gömecek yer bulamazlardı.  Hastanelerin koridorları cesetlerle dolmuştu.  Morglarda yer kalmamıştı.

            Hani “Giden gider, kalan sağlar bizimdir” diye bir söz vardır ya...

            Gidenler gitti ve hala gitmeye devam ediyor, kalan sağlar da yaşamaya devam ediyor.  Yani yaşam da bir piyangoya dönüştü.

            Okullara gelince... Hayatın bitme noktasına geldiği günlerde okullar kapanmış ve aylarca öğrenciler on-line üzerinden eğitim görmüşlerdi.  Geçen zaman zarfında aşı ve önlemler, “Artık okulların açılma zamanı geldi” ifadesini kullanmaya getirdi işi.

            O minicik yavruların yüzlerindeki maskeleri gördükçe, “Ne kadar şanssız bir nesil” ifadeleri geçer kafamdan.  Ama buna mecburuz.

            Tabii ki yüz yüze eğitimin yerini alamaz on-line eğitim.  Hal böyle iken çok sıkı tedbir ve takiple okullar açılıp yeni bir sayfa açıyoruz hayatımıza.

            Ben okulların açılmasının riskli de olsa açılması gereğine inanmış bir kişi olarak, kesinlikle okullarda virüs vakalarının olmayacağını hiç düşünmedim ve beklemedim de.

            Milli Eğitim Bakanı Olgun Amcaoğlu yaptığı son açıklamalarda, okullarımızda iki haftada 82 öğrenci ve 32 öğretmende Covid-19 vakasına rastlandığını söyledi.  Ve ilave etti:

            “13-24 Eylül tarihleri arasında okullardaki koronavirüs tablosu dünden itibaren tespit edilen vaka ve temaslı sayıları, artık haftalık olarak paylaşılacaktır.  Yüz yüze eğitim başladıktan sonra 59 bin kişilik eğitim camiası, haftalık Covid-19 testlerini yaptırmıştır.  Bu, pandemiyi kontrol alma açısından çok önemlidir.”

            Bu açıklamalar ailelere ve çocuklara güven vermektedir.  Yani “alıştığımız” yeni hayatımızda yapılması gerek ne ise, onlar yapılmaktadır.

            Kısacası insanlar şu mendebur virüsle bir kovalamacadır, sürdürüp gidiyorlar.  Pozitifle negatifin savaşıdır esasında yaşadıklarımız.

            Şu veya bu şekilde bu bela bir gün hayatımızdan çıkıp gidecek ama ne zaman, hangi şartlarda, onu da Allah bilir.  Şayet virüsün yeni varyantları hayatımıza girmezse.

            Yine de siz aşılarınızı yaptırmayı ihmal etmeyiniz.  Maskelerinizi takınız, ellerinizi bol bol yıkayınız ve kalabalık yerlerden kaçınınız, diyorum...