Geçen gün sanayiciler, 41’nci kuruluş yıl dönümlerini kutladılar.  Hem de görkemli bir törenle.  Tabii ki böyle bir gecede kurucu üyelere onur belgeleri de verilecekti.
Verilen haberde bir de film gösterimi yapıldığı anlatılıyor.  Demek “Sanayiciler, ülke açısından nereden nereye gelindiğinin” belgesini gözler önüne sermişler.  Ne yalan söyleyim, o filmi izlemeyi çok isterdim.  Çünkü belgesel bir film olduğunu düşünüyorum.  Her ne ise...
O görkemli gecenin sanayicileri onur ödüllerini alırlarken, gerçekten ben de “Nereden nereye geldik?” sorusunu sordum kendime.
Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın kuruluşunu 1977 yılı olarak geçirmişler tarihe.
İşte bu noktada kafama takılan birkaç husus, geçmiş yokluk yıllarımızla da örtüşüyor.
Malum Rumların ambargoları hayli uzun zaman bizi ve tüm yatırımcıyı bayağı törpüledi törpüledi durdu.  Adeta yatırım yapacak insanlarımız bir girdabın içinde debelendi debelendi durdu.  
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu bütün ada halkına umut olsa da, Rumların ENOSİS hayalleri yüzünden Cumhuriyet, Cumhuriyet olmaktan çıktı.
Hatırlıyorum 1963 Aralığına kadar geçen dönemi...
Bizler, eski bürokratlar, özellikle İngiliz ve Kıbrıs Cumhuriyet dönemlerinden gelme insanlar, o “Cumhuriyetin” içinde ne büyük kavgalar verildiğini hatırlarız.  Köylerden gelen raporlar, Türk-Rum çatışmalarının sessiz bir savaşı gibiydi.  Rahmetlik Dr. Küçük canla başla Kıbrıs Türkü’nün kalkınması için çok büyük bir savaş vermişti.  Hatta Ledra Palace Oteli arkasındaki makam binasında yapılan geniş çaplı toplantılar ve “Bu badireden nasıl çıkarız, tüccarımızı, sanayileşme yönündeki girişimcilerimizi nasıl destekleyebiliriz” karmaşası içinde yapılıyordu.
21 Aralık 1963 öncesinde sanayici olarak kimler vardı düşünüyorum...
Mesela Manyeralar’ın TAN Şirketi vardı.  Meşrubat fabrikaları.  Bir de Limasol’da birkaç meşrubat imalathanesi vardı.  Lakin toplumsal ve kitlesel sanayileşme henüz istenen noktada değildi.  Zaten çarpışmalar başlayınca herşey durmuştu.
1963-1968 arasındaki dönem, kısır ve katıksız ambargolarla geçen dönemdi.  Nisan 1968’de kapılar açılınca Kıbrıs Türkü bir arayışa girmiş ve yatırım hedeflerini çizmişlerdi. Çizmişlerdi ama Rum ambargoları da devam ediyordu.
Örneğin Türklerin AYKO Ayakkabı Fabrikası o dönemin yatırımlarını içerir.  Bu arada Kooperatif Bankası Yönetim Kurulu’nun almış olduğu bir karar doğrultusunda Mesarya Ovası’na bir yem fabrikasının kurulması öngörülmüş ama Rumlar, bütün bölgelere egemen oldukları için o fabrikanın kurulmasına izin vermemişlerdi.  Neticede “Binboğa Yem Fabrikası” Gönyeli’den satın alınan şimdiki arazi içine kurulmuştu.
Bir de Alirizalar’ın HARSON Deterjan Fabrikası geliyor aklıma, o zor yıllarda.
Ve daha nice örnekler...
1974 Mutlu Barış Harekatı gerçekten Kıbrıs Türkü için yeni bir doğum günüydü.  Artık özgür topraklarımızda tek bir Rum kalmadığı gibi, onların bizim topraklarımızda egemen olma durumları da ortadan kalkmıştı.  İşte o bağlamda büyük hedefler ve büyük yatırımlar başlamıştı.
Gerçekte Anavatan yine bize kol kanat germiş, büyük ve devasa projelere para akıtmıştı.  Hala daha akıtıyor ya, Allah razı olsun onlardan.
1977 yılına gelindiğinde, bazı bölgeler sanayicilerimiz için parsellenmiş ve inşaatlarına da başlanmıştı.  Bugün o bölgelerden geçerken veya sanayi bölgelerini gezerken, o büyük hedeflerin fotoğrafını görebilirsiniz.
Bugün her alanda yatırımcımız, sanayi bölgelerimizde fabrika ve büyük imalathanelerini kurmuşlar ve üretime geçmişlerdir.
Bazı tatil günlerimizde Rum sınırında büyük araba kuyruklarımız oluşur.  Bu arabalar hem güneyi geçip görmek, hem de buz gibi euro’larını Rumlara akıtmak için sıraya girerler maalesef.  İşte o görüntü içinde şu soruyu sorarım bütün okurlarıma ve bütün halkımıza.
“Artık bizim Rumlara ihtiyacımız yok ki...  Bizim neyimiz eksik onlardan?”
Şayet geçmiş acı dolu yokluk ve kısır günlerimizi hatırlarsak, bir de şu soruyu sorarız kendimize.
“Bu halk nereden nereye geldi?...”
O nedenle o belgesel filmi göremediğim için içimde bir eksiklik kaldığını hissediyorum.
Her ne ise...
O görkemli “Sanayicilerin 41. Yıl dönüm kutlama resimleri” beni müthiş etkiledi ve çok da gururlandığımı ifade edebilirim.
Kısacası aferin be bize!  Bu acımasız Rumlardan kurtulup kendi ayaklarımız üzerinde durarak kendimize büyük ufuklar açtığımız için...
Sanayicilerimiz yani...