1989 yılının Kasım ayında Kıbrısa kesin dönüş yapmak için gelmiştim. Ancak nasıl 30 yıl sonra ayak uyduracağımı bilemiyordum.

Hala Kıbrıs Türkü göçün yaralarını sarıyor , yeni bir düzenin, ekonomik oluşumun , tüm maddi zorluklara, ambargolara karşı savaş veriyordu. Bir yıl Kıbrısta kaldık, sürekli Londra ya gidip geldik. Nesiller çok değişmişti. Tanıdık simalar yoktu artık...

Ne eski Lefkoşa, nede eski Mağusa. Yalnız köyümüz fazla değişmemiş, gerçi birçok genç okuyup köyü terk etmiş ama Elye yinede ayni kalmıştı. Kahvehanelerin cıvıltısı, yaz aylarında yollara taşan sohbetler, Meyhanelerden gelen kebab kokuları, şahane bir ortam yaratıyordu. Yabancı bir ülkede nekadar yaşarsanız yaşayın, köyünüzün kentinizin, toprağınızın, hısım akraba ve arkadaşlarınızın hep özlemini çekersiniz.

Nihayet öyle bir gün gelir ki, eskiler, kan çeker, toprak çeker derler ya...

Doğduğunuz büyüdüğünüz topraklara dönersiniz.

İşte o topraklar VATAN dır.

Bu aziz Türk milleti Kıbrıs için inanılmaz top yekün bir mücadele verdi. Şehitler verdi. Dağlarda yıllarca , yağmurun çamurun, sıcağın, soğun içinde 24 saat nöbet bekledi. Yarı aç susuz mücadelesine 10 yıl devam etti ta ki 20 temmuz 1974 Barış harekatı ile özgürlüğne kavuştu. Mehmetçiği bağrına bastı...


Ekonomik olarak tam anlamıyle , maddi manevi sıfırdan başladı, yaralarını Türkiye nin yardımları ile sardı. Anadolunun şefkati hiç eksik olmadı. Hala herzaman yanımızda.

Bu arada sesimizi özgürce duyuran Dr. Fazıl Küçük beyefendinin gazetesi Halkın Sesi vardı. Halkımızın hem sesini duyurmuş, hemde haklarını sonuna kadar savunan bir gazete idi.

Kıymetli dostum Akay Cemal beyefendi beni genç yakışıklı bir gazeteci ile tanıştırdı, O Erten Kasımoğlu idi.

Akay şöyle demişti ‘ Bu da bizim mektebden’. O söz bana yeterli gelmişti.

Genç Ertenle tanıştık, beni gazetesine davet etti.

Eski Beliğ Paşa sinemasının karşısında... Artık oralarda sinema falan yoktu...

Ne Mısırlızadeler, ne Beliğ paşalar...

Ne de Müftü Ziyai efendiler , bir devrin en zengin insanları.

Yeni bir neslin, yokluklar içinde mücadele veren kahramanları vardı .

Ertenin yazılarını hep beğendim, çok güzel akıcı bir uslubu, Vatan Millet sevgisini özgürce seslendirebilen korkusuz bir kalemi vardı.

Beni etkiledi, nihayet onun bu muteber gazetesinde bende yazmaya başladım. Ben herzaman güzel yazı yazan herkesi severim ve onlara karşı saygım büyüktür.

Sayın Akay Cemal , Sayın Özcan Özcanhan,Sayın Fuat Veziroğlu, Sayın Ahmet Tolgay, Sayın Ahmet M. Kerim, Sayın Erdoğan Naim, Sayın Yalçın Cemal, Sayın Yalçın Cemal ve yeni yazarlarmızdan Sayın Doç. Dr. Metin Çolak Vatanın değerli yazarları olmuşlardır.

Ertenin yazılarının benim yazılarımdan iyi oluşu, beni çok sevindirir. Ne da olmasa onun kalemi, keskin zekası ve deneyimi, sebatlı çalışma zevki benden çok üstün.

Bu gün biraz önce hala 1974 savaşının yaralarını sarmakta zorlanan köyümün
( Angolem) in protesto mitinginden döndüm... içler acısı bir yol, dere yolu bile artık tercih edilecek durumda.
Angolem bir Osmanlı köyü, tarihçesi 1574 lere kadar dayanır. Yer altı su havzalarının olduğu bir bölge, toprağı ülkenin en nadir toprağı. Kırmızı toprak.

Tabir caiz ise taş ekseniz biter. Havası müstesna denecek kadar güzel. Yeni yerleşim bölgesi olarak tercih alanı...
1974 de ilk Rum saldırılarına uğrayan ve 8 şehit veren bir köy. Vasıf dayımızı sırf cesur nam salmış bir Türk olduğu için , Rum palikaryalarının pala ile kesip fışkıya gömdükleri bir köy...


Rahmetli Sayın Rauf Raif Denktaş beyin, teyzesi, beyaz çarşaflı Şerif abanın köyü. Denkaş bey rahmetli dedemin kucağında oturur , düvenin üzerinde, harmanda buğday öğütürlermiş. Hacı Mullalar İrsen Küçük beyefendinin ailesinin büyük dedeleri. Rahmetli dayım 5000 dönüm tarlaları olduğundan bahsederdi. Sayın Hüseyin Angolemli yine köylümüz...

Böylesine tarihsel bir Türk köyünün aciz ve kimsesiz bırakılması hiçde insani ve siyasi etiğe uymuyor...

Devlet tüm Vatandaşlarına eşit hizmet götürmekle mükellefdir, aksi düşünülemez. Avrupa Birliği, Avrupa Birliği diyerek onun nimetlerinden bize getireceği refahdan bahs ederken, şunu bu muteber, özgür düşünceye hizmet veren gazete aracılığı ile hatırlatmak isterim.

( İngiltere de Londrayı örnek gösterecek olursak, Mayfair da, en zengin bölgenin yolları ve kaldırımları ne ise, en fakir bölge olan Hackney de de aynidir. Bunun nedeni Devlet herkese eşit hizmet vermekle yükümlü olduğunun bilincindedir.)

Evet sayın okurlarım, işte Vatanı Vatan yapan onuniçin bedeli ne olursa olsun mücadele verenlerdir. Bu gazetenin muteberliği de Vatanın sesi olmasından kaynaklanır.

Vatanın , 24 üncü yılın kutlu olsun.

Ertenim, yetiştirdiğn evlatlar sana layık, hepinize başarılar diler, nice mutlu sağlıklı yıllar hepineze nasib olsun...

Saygılarımla