Ve düşündürdükleri
14 – 18 Ağustos 2017 günlerinde, Türk Dünyası Genç Yazarlar Buluşması için İstanbul’da idim. 
“Genç yazar” olarak değil tabii, “usta” yazar olarak çağırdılar ama “usta” kavramı abartılı galiba! Gelin biz buna “deneyimli” diyelim. 
Avrasya Yazarlar Birliği başkanı, dostum Yakup Ömeroğlu, KIBATEK (Kıbrıs – Balkanlar -Avrasya Türk Edebiyatları Vakfı) adına gönderdiği yazıda şöyle açıklamıştı buluşmanın amacını: 
“Avrasya ülkelerinde yazar ve şair arasında ilişkileri artırmak için yaptığımız çalışmalara bu yıl bir yenisini daha ekliyoruz. Uzun zamandır bizden istenen bu çalışma genç yazar ve şairlerin tanışmaları, yeni dostluklar kurmaları ve kazanacakları yeni tecrübelerle sanatlarını daha da kuvvetlendirmeleri amacını taşımaktadır. 
“Türk Dünyası Genç Yazarlar Buluşması adını taşıyan etkinlik 14-18 Ağustos 2017 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecektir. Etkinliğe şiir, deneme, hikâye ve roman edebî türlerinde eser veren 18-32 yaşları arasındaki genç şair ve yazarlar davet edilmektedir. 
“Türk Dünyası Genç Yazarlar Buluşmasında KKTC için 4 kişilik yer ayrılmıştır. 
“Ülkenizi temsilen her edebî tür için bir genci belirleyerek etkinliğe katılmaları konusunda desteklerinizi bekliyoruz. Belirlenecek genç yazarların eserlerinin, kitap halinde basılmış veya ülkenin ciddi edebî dergilerinde yayınlanmış olması gerekmektedir.”
KIBATEK olarak arkadaşlarla kolları sıvadık ama 18 – 32 yaş grubunda, 4 edebi türde yazanları bulmakta bayağı zorlandık. Sonuçta da şiir türünde Sezer Oza,  roman türünde Kemal Behçet Caymaz’ı bulabildik.    
Hem Sezer’in, hem Kemal’in yayımlanmış birer kitabı var. 
İkisinin kitaplarından ayrıca ve başka bir zaman söz etmek isterim. Kitaplarını okuduktan sonra!  
22 TÜRK DEVLET VE TOPLULUĞUNDAN 58 GENÇ YAZAR/ŞAİR
Sonuçta 14 – 18 Ağustos 2017 tarihlerinde, iki genç arkadaşımla birlikte İstanbul’daki buluşmaya katıldık. 
22 Türk devlet ve topluluğundan 58 genç yazar/şair ve az sayıda benim gibi bazı deneyimli ve akademisyenlerle birlikte!
58 genç yazar/şair, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Özbekistan, Türkiye, Türkmenistan, Altay, Başkurtistan, Çuvaşistan, Gagauz Yeri, Hakasya, Irak, İran, Karaçay, Malkar, Kırımtatatar, Kosova, Kumuk, Makedonya, Nogay ve Tataristan’dan; yani geniş bir coğrafyadan gelmişti. 
Mükemmel denebilecek bir organizasyon vardı. Çok değerli akademisyenlerin sunumları, tek sözcükle ve gerçek anlamıyla şahaneydi. Diğerlerini küçümsemek anlamında değil örnek olarak, bir süre DAÜ’de de çalışan ve yakın dostluğumuz olan Prof. Dr. Ramazan Korkmaz’ı verebilirim. 
Her edebi tür için düzenlenen çalıştaylar da verimliydi, tüm izleyicilerine çok şeyler verdi.
Ben tabii ki roman çalıştayına katılıp deneyimlerimi anlattım. O çalıştay için çağrılmıştım zaten! Hem deneyimlerimi paylaştım, hem yeni bilgiler edindim. Doç. Dr. Mustafa Kurt, “roman”ın ne olduğunu çok güzel ve anlaşılır biçimde anlattı. En az “genç romancılar” kadar yararlandım.
Şiir çalıştayına katılmadığım için Sezer Oza’yı izleyemedim ama roman çalıştayında Kemal Behçet Caymaz çok iyiydi. Hatta katılımcıların en iyilerindendi diyebilirim. Kendi romanı için görüntülü bir sunum hazırlayıp çalıştayda sunan tek genç yazardı. 
Şu kadarını söyleyeyim: Kıbrıs Türk Edebiyatı, fantastik romanla, onun “Safir” romanıyla karşılaştı. En önemlisi, bunun ikincisi ve üçüncüsü de geliyor. Yani bilinçli ve hedefi olan bir romancı kazanıyoruz. Hem de eğitimi resim olup sergilere katıp ödül kazanan, yüksek lisans eğitimi süren bir ressamın romancılığı söz konusu!
Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda, az sayıda romancı dışında başka türde yazanlar, arada bir de roman yazıyor. Behçet öyle değil! Romancı olarak geliyor ve Kıbrıs Türk romanında olmayan fantastik romanla gelerek bir boşluğu dolduruyor.
 Buluşma, “genç yazar ve şairlerin tanışmaları, yeni dostluklar kurmaları ve kazanacakları yeni tecrübelerle sanatlarını daha da kuvvetlendirmeleri amacını” taşıyordu.
Bu amaca ulaştırıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu, yalnız Sezer ve Kemal’den değil, birçok gençten duydum ve yaşayarak gördüm. Müthiş bir kaynaşma oldu gençler arasında! Ayrılırken duygusallaştıran görüntüler çoktu. 
SON BİRKAÇ SÖZ
Edebiyatın toplumsal/ulusal bellek yaratmada ne denli etkili olduğu çok iyi bilinir. Bir ülkeyi, ulusu, halkı, toplumu tanıma/tanıtmakta çok güçlü bir araç olduğunu da! 
Dünya’nın temellerini sarsan bir devrim gerçekleştiren Lenin, “ben Rusya’yı romanlardan tanıdım” derken bu gerçeği dile getirmişti. 
2011 yılında 16 ülkeden 26 edebiyat dergisinin temsil edildiği “IV. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi” KKTC’de toplanmıştı. O Kongre’de söylenen bir söz, edebiyatın işlevinin, bellek yaratmanın, tanımanın/tanıtmanın da ötesinde olduğunu gösterdi. 
Kongre’ye katılanlar arasında, daha sonra ölen 84 yaşındaki İranlı Cevat Heyet de vardı. Cevat Heyet, bir edebiyatçı ve bir tıp doktoru, ülkesinde çok tanınmış bir operatördü. 33 yıl Tahran’da, Azeri Türkçesi ile Varlık adında bir dergi çıkarıyordu. 
Kongre’de Varlık dergisini nasıl çıkardığını, yaşadığı sıkıntıları, sorunları; bu arada, “tıp operatörlüğü ile edebiyat arasındaki farkı” anlatmıştı. 
Kendisine sık sık soruluyormuş bu konu! 
Sorunun yanıtını da açıklamıştı: “Cerrahlık (ve tabii genel olarak tıp) birey olarak insan hayatını, edebiyat ise bir milleti/halkı/toplumu kurtarır.” 
Böylesi çarpıcı bir edebiyat tanımlamasını ilk kez o gün duyduğumu itiraf etmeliyim.
Genç Yazarlar Buluşması’nın açılış töreninde bana da söz hakkı verildi. Konuşmam, Cevat Heyet’in söyledikleri çerçevesinde oldu.
Buna yürekten inananlardan ve edebiyatı bu yüzden önemseyenlerdenim. 
Genç yazarlar buluşmasını da bunun için önemsedim. 
Dileğim, bu konuda süreklilik olmasıdır.
Bu buluşma, güçsüz ve kaygı verici bir yanımızı da ortaya çıkardı. Geriden edebiyatçı yetişmiyor. Daha doğrusu edebiyatçı yetiştiren ortamdan yoksunuz. 
Bunu üzerinde düşünmek ve bir şeyler yapmak gerek!