Sayın Mustafa Akıncı son zamanlarda sık sık konuşuyor.
Dinleyicilerden de iyi not alıyor.
Ekranlarda konuşuyor, konferanslarda konuşuyor.
Birkez daha halk ile bağ kurmak istiyor ve başarılı da oluyor.
Belediye seçimlerinde Harmancı’ya destek vermek üzere bilfiil sahaya da indi.
Sahada bir taş ile iki kuş vurdu.
Hem Harancı’ya güçlü bir destek verdi hem de muhtemel cumhurbaşkanlığı adaylığı için güven tazeledi.
Lefkoşa halkının teşvikine mazhar oldu.
Evet, Akıncı konuşuyor ve yalnız Kuzey’de değil Güney’de de konuşuyor.
En son bir önceki Pazartesi Kıbrıs Üniversitesinde bir konferans verdi.
Bu konferansda ilginç bir iki anısını da anlattı.
Gelişigüzel anılar değildi bunlar.
Kıbrıs sorununun neden 40 yıldır bitmediğine, bitirilmediğine kanıt olacak anılardı.
Akıncı 1990’lı yıllarda bir Birleşmiş Milleler görevlisi ile bir resepsiyondaki diyaloğunu aktardı birinci anısı olarak.
BM görevlisine Akıncı, görüşmelerin nasıl gittiğini sormuş.
BM yetkilisi “Hiç iyi değil” demiş.
Akıncı daha açık bir yanıt almak üzere bastırmış.
“Bu demek midir ki bir çözüme varamayacağız?”
“Hiç ama hiç olmayacak” yanıtı gelmiş yetkiliden.
“Peki o zaman görüşmeler niye devam ediyor?” sorusunu patlatmış Akıncı.
Ve çok ilginç bir yanıt almış BM yetkilisinden.
“Çünkü,” demiş BM yetkilisi “Şov devam etmelidir”
İkinci anısı olarak da Denktaş ile aralarında geçen bir konuşmayı anlatmış Akıncı.
Denktaş partileri görüşmeler konusunda bilgilendirmek üzere çağırmış.
Böyle bir toplantıda Denktaşa bir çözüm ümidi olup olmadığını sormuş.
Denktaş “yok” demiş.
“Peki çözüm için istek var mı” diye sormuş Akıncı.
“Bak dinle Akıncı” demiş Denktaş “Bu gidişle ne torunlarımız ne de torunlarımızın torunları bir çözümü göremeyecek”
***
Sunday Mail gazetesinin ünlü yorumcusu Lucas Haralanbus geçtiğimiz Pazar günkü yorumunu Akıncı’nın bu iki anısı üzerine kurdu.
Ona göre Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunamamamasının en doğru yanıtı Akıncı’nın bu iki anısından çıkarılabiliyordu.
Yerel politikacılar soruna çözüm bulmak için değil, edindikleri misyon nedeni ile sandalyelerini korumak üzere bir şovun oyuncuları idi.
Ve bu şova da günümüzde çok sık kullanılan “Show must go on” deyimi yakıştırılmalıydı.
Ünlü deyişin nereden neşet ettiğini de sorgulayan yazar deyimin ilk kullanıldığı yerin sirk gösterileri için olduğunu da sölüyor.
Sirk ortamında ne olursa olsun esas olan gösterinin devamı idi.
Deyimin Kıbrıs’taki politika ortamı için de en uygun bir yakıştırma olabileceğini de vurgulayan ünlü yazar kendi tarafı için;
Bir süre önce Papadopulos,
Dün gibi Hristofyas,
Bugün ise Anastasiyadis,
Yarın ise başka birisi diyerek politika sirkinin oyuncularını sıralıyordu.
Haksız da değildi hani...
***
Evet, anladığım kadarı ile Akıncı kendisini önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazılıyor.
İyi de yapıyor.
Onunla bir seçim dolu dolu bir seçim olacak.
Çünkü o sözü edilen şovun oyuncusu olmadı, olamadı.
Şimdiden başarılar dileğimle.