Tatar: “Hemşireler ve ebeler, dil, din, ırk ayrımı yapmadan her türlü insana hizmet vererek KKTC’yi yüceltiyor”
Tatar: “Hemşireler ve ebeler, dil, din, ırk ayrımı yapmadan her türlü insana hizmet vererek KKTC’yi yüceltiyor”
İçeriği Görüntüle

Fransız araştırmacılar, lamalardan elde ettikleri özel antikorlarla şizofreni tedavisinde yeni bir yöntem geliştirdi. Nanokor adı verilen bu küçük proteinler, beyin işlevlerini iyileştirmede umut vadediyor.
Şizofreni, bireylerin gerçekliği algılama biçimini ciddi biçimde bozan ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bir akıl sağlığı hastalığı.
Ancak Fransız araştırmacıların geliştirdiği yeni yöntemin, tedaviye dair heyecan verici bir adım olabileceği ifade ediliyor: Lamalardan elde edilen antikorlar kullanılarak beynin kimyasal dengesi üzerinde etkili olabilecek bir molekül geliştirildi.
TRT Haber’in aktardığına göre araştırmacılar, bağışıklık sistemini koruyan özel proteinlerin küçük bir parçası olan “nanokor”ları kullanarak beyindeki sinir iletimini düzenleyen bir nörotransmitteri hedef aldı.
Bu küçük molekül, kan-beyin bariyerini geçerek doğrudan beyin hücrelerine ulaşmayı başardı. Molekülün enjekte edildiği farelerde, bilişsel bozuklukların düzeldiği gözlemlendi.
Çalışmanın ortak yazarı Jean-Philippe Pin, “İnsanlarda henüz bilmiyoruz ama farelerde şizofreninin çoğu eksikliğini tedavi etmeye yetiyor” dedi.
Bilim insanları şimdi bu bulguların insanlar üzerinde de işe yarayıp yaramayacağını görmek için klinik çalışmalara hazırlanıyor.
Pin, mevcut ilaçların semptomları hafiflettiğini ancak bilişsel eksiklikler üzerinde yeterince etkili olmadığını belirtti. Yeni geliştirilen nanokorların ise bu boşluğu doldurabileceği düşünülüyor.
Daha önce de lamalardan elde edilen antikorların COVID ve benzeri virüslerle mücadelede etkili olduğu biliniyordu. Lamalar, alpakalar ve develer, kendilerine özgü bağışıklık sistemleri sayesinde bilimsel çalışmalarda sıkça kullanılıyor. Bu çalışmada ise hiçbir hayvana zarar verilmediği vurgulandı.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre şizofreni, genetik ve çevresel etkenlerin birleşimiyle ortaya çıkan bir hastalık. Genellikle 16 ila 30 yaşları arasında teşhis ediliyor ve her bireyde farklı semptomlarla seyrediyor. ABD Ulusal Akıl Sağlığı Birliği, tam bir tedavisi olmadığını; ancak ilaçlar, terapi ve yaşam becerisi stratejileriyle kontrol altına alınabildiğini belirtiyor.