“Başbakan Netanyahu’nun yasal operasyonu İsrael’in demokratik yapısını darmadağın edecek bir boyuta geldi.
“İsrael, 1948’de kurulurken yazılı bir anayasa yapmadı. İsrael Kurucu Meclisi, 1949’da bunun yerine ‘Temel Yasalar’ adını verdiği anayasa benzeri bir sistemde oydaştı. ‘Devletin Niteliği’nden ‘Temel Hak ve Özgürlüklere’ uzanan 11 başlık altında yasalar çıkarıldı. Parlamentonun çıkardığı yasaların ‘temel yasalara’ uygunluğunu belirleme yetkisi (reasonableness ilkesi) İsrael Yüksek Mahkemesi’ne verildi. Bu denetim, Ocak 2023’te altıncı kez başbakan olan Netanyahu için bir sıkıntıydı. Göreve başladığının haftasında Yüksek Mahkeme’nin bu ‘olağanüstü yetkisi’ni kaldıracağını açıkladı. Bununla kalmayacak, Yüksek Mahkeme’nin yargıçlarını da kendisi atayacaktı.
“Çıkış boş yere değildi: Netanyahu’nun yolsuzluk dosyası mahkumiyete gidiyordu. Yüksek Mahkeme bunu onaylarsa ‘ömür boyu’ siyasetten yasaklı olacaktı.
“Ocak 2023’den bu yana İsrael, sokak gösterileri ardı ardına geliyor. İçinde hava generallerinin de olduğu 750 hava subayı bu yasal düzenlemenin bir ‘demokrasi katliamı’ olacağını açıkladı. ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemiyle görev uçuşu yapmayacaklar.
“Bir demokratik rejim olan İsrael’i anayasa yazmaktan alıkoyan neydi? 
“Sorunun cevabı ‘temel yasalar’ içinde yer alan ‘devletin niteliği’nde saklı…
“Ülkenin %20’yi aşkın nüfusu Arap asıllı ve ağırlığı İsrael vatandaşıydı.  Anayasa’sının başlangıç hükümlerine ‘Devlet, bir yahudi devletidir!’ diyemezdi.
“İsrael’e has bir pragmatik formül oluşturuldu, anayasanın yapımı ertelendi,  ‘temel yasalar’ ile yetinildi.              
“Totalitarizm, farklılıkları ve çelişkiyi yok sayan bir rejimdir… Bu despot yönetimde lider her şeyi kucaklar, o artık ‘total devlet’tir.  Netanyahu bu role öykünüyor….
“Bununla, 75. yaşını kutlayan (Kuruluş tarihi: 14 Mayıs 1948) İsrael demokrasisine totalitarist bir darbe yaptığı gibi demokrasilere bu türden ‘sivil darbe’ler yapmak için bir çilingir rolüne soyunuyor.

x

          “İsrael’i 1958‘te merceğinin altına alan Yaşar Kemal bakınız ne diyor:  İsrael kapitalizm ile en ileri sosyalizminin yaşadığı bir yer… Paranın bulunmadığı, her insanın gücü yettiği kadar istihsal, ihtiyacı kadar istihlâk ettiği kibutz’lar var. İsrael şimdilik cesur tecrübelerin yapıldığı bir yerdir. Hülasa İsrael henüz durulmuş değildir. (Cumhuriyet, 4.04.1958).” 

(Kenan Mortan, 29.07.2023)

***

Genelde Filistinliler’le diğer komşularına karşı uyguladığı “gaddar”  uygulamalarla dünya medyasını işgal eden İsrail, Ocak 2023’den beri iç sorunlarından kaynaklanan kitlesel sokak gösterileri ile ön plana çıkıyor. “İSRAEL DEMOKRASİSİNE DARBE” başlıklı yukarıdaki alıntı, -her zaman yaptığı gibi- ele aldığı İsrail’in durumunu da çok açık, belirgin ve anlaşılır biçimde ortaya koyan değerli dostum Kenan Mortan’un kaleminden çıktı.

Yaşar Kemal’in “İsrail’in henüz durulmuş olmadığı” yönündeki saptaması ne kadar da isabetli imiş.

Anayasa, İsrail’in “anayasa benzeri” ya da anayasal nitelikli kurallarla oynama isteği dünyada ilk kez İsrail’de görülmedi. Asya, Afrika, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde, oynama kısa yoldan yani askeri “darbelerle” ortaya çıkıyor. İsrail’in Netanyahu’su bu işi, yasal sistem içinde kalemine uydurarak yapmaya çalışıyor.  

Bizde de, zaman zaman yaşanan sorunların anayasadan kaynaklandığı, bazı özgürlüklerin sınırlandırılması gerektiği, Anayasa değişirse işlerin yoluna gireceği görüşü ortaya atılıyor. Elbette ki KKTC Anayasası mükemmel değildir ve değiştirilmesi, yenilenmesi gereken kuralları olabilir. Buna karşın sorunların çözümsüzlüğünde suçlunun anayasa olduğu, daha doğrusu “anayasanın iş yapmak için engel olduğu” anlayışına katılmak olanaklı değildir.  

          Bizdeki bir anlayış da, anayasal değişiklik için Meclis’in üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuna ek olarak halkoylaması ile halkın onayının gerekmesine karşı çıkar, yani halkoylamasını “engel” olarak görür. Özellikle 2010 seçimleri ile oluşan parlamentoda yer alan siyasal partiler, anayasanın değiştirilmesini kolaylaştırmak amacıyla anayasal değişikliklerde halkoylamasına gitmesinin önünü kesme yönünde çalışmalar yaptılar. Başka bir anlatımla “Anayasa’yı değiştirerek anayasal değişikliklerin halkoylamasına sunulmasına gerek olmamasını sağlama” konusunda uzlaştılar. Gerekçeleri, Anayasa’yı değiştirme işlemini kolaylaştırmaktı. (Tabii ki çok basit, anlamsız ve saçma bir gerekçe!)

Bu konuda görüşüm çok açık: Anayasa’nın değişmesi elbette zor olmalıdır. Hele Ortadoğu gibi bir coğrafyada çoğulcu demokrasiyi sürdüren İsrail’de bile (Netanyahu gibi politikacılar sayesinde) kolay değiştirilebilen anayasal sistemle nasıl oynanabildiğini gördükten sonra! Yapılması gereken, halka gitmeyi önlemek değil, süreci basitleştirerek kolaylaştırmak ve kısaltmak; bir doğrudan demokrasi yöntemi olan halkoylamasına daha sık ve daha çok gitme olanağı yaratmaktır.

Doğan tepkiler üzerine bizde başlatılmış olan süreç “ertelenmiş” ve siyaset kurumunun bir ayıbı önlenmişti. Arada bir bu konuyu dile getirenler yok değil! Ama iki kez Meclis’in onay verdiği anayasa değişikliklerinin halkoylamalarında reddedilmesi, siyaset kurumuna anayasa ile oynama konusunda iyi bir ders vermiş olmalı!    

***

          Bizde iki kez, halkoylamalarında halkın engeline takılan anayasal değişiklikler aslında “kötü” değildi. Hatta gerekliydi ama bir ülkede demokrasiden söz ediliyorsa, son sözü halkın söyleyebilmesi çok önemlidir ve bizim anayasal sitemimizde var olan budur. Oysa İsrail’in hukuk sistemi içinde, anayasal sistemde değişiklik konusunda halkoylaması kurumuna yer verilmemiştir yani halk, hukuk sisteminin bu konuda yaratığı denklemlerde yer almıyor. Buna karşın İsrail halkı, demokratik hakkını etkin biçimde kullanarak denklemi değiştirmeye ve Netanyahu’yu durdurmaya çalışıyor.

Açıkçası benim gönlüm sokağa dökülen İsrail halkından yana!