Demokrasi ile hayatın pahalı çok pahalı olması arasında nasıl bir ilişki kuruyorlar ki, ekmek  tuz, gaz bez, elma armut, şeker un, fiyatları arttıkça demokrasiden dem vuruyorlar.

Eskiden nurlu ufuklar söylemi vardı, şimdilerde de KKTC’nde iki devlet ve Türkiye’de de Türkiye yüz yılı.

Türkiye’nin sorunları ile derin boğuşmayı Türkiye’dekilere bırakayım da.

300 gün güneş alan bir iklimde avuç içi kadar KKTV devletçiğinin ( sayesinde hükümetin devlet erozyona uğradı ) bir birkaç yüz bin nüfusuna elektrik sağlayamıyorsanız kendinizi – KKTC’ni hangi becerinizle tanıtacaksınız.

Elektriğe egemen olmaktan bu kadar uzağa düşürürseniz devleti, sayenizde patates domates biber fiyatlarına egemen olamayan bir devlet, nasıl kabul ettirecek egemenliğini hem de dolmalık bibere, çarliston bibere değil de diğer devletlere.

Şakası bir yana.

Bu bilgisiz ve iyi niyetten yoksun hükümet sanki de KKTC yi halkın gözünden ve gönlünden düşürmek için icrai meslek ediyor.

Nedir meslekleri bakan olmak.

Mesleği bakan olunca da bakıp bakıp durur mu bakan alıp başını gitmiş et süt elma fiyatlarına.

Bakmak, fiyatların ardından bakmak seçmenlerin işi, seçilenler fiyatları zaptu rapt altına almakla yükümlü olmalı değil mi.

Niye oy istemiştiniz insanlardan, yönetmek için işleri değil mi. E haydi yönetin.

Yönetebildiğiniz neredeyse hiçbir şey yok ve fakat fiyatlar ile para halkın belini kırıyor.

Her gün daha da fakirleşen halka bakıp bakıp durmak mı bakanlık.

Niye varsınız.

Varlığınız o kadar yok ki KKTC hükümetsiz olsa sanki de daha iyi olacak işler.

Eşi görülmedik bir hükümet biçimi yarattınız. Beyler sayenizde hükümetsizliğin daha iyi olacağını ve hatta daha iyi olduğunu düşünmeye başladık.

Yoksa bütün çabanız devleti de kendi pozisyonunuza düşürmek mi.

Nokta.