Gölgesi ağacın kimindir.
Ağaç kimindir diye de sorulabilir.
Ağaç kimdir diye soracam ben.
Çınar altına giderdik 1963 ile 1967 yılları arasında.
Lefkoşa şehri ve Ortaköy Gönyeli’de yaşayanların her hangi bir denize gidebilmesi mümkün değildi.
Kuşatılmıştık.
En çok Boğaz’a gider andilya koyup seyrederdik bizden Avusturalya hatta Merih kadar uzak Girne denizini.
Çınar altına giderdik. Kırnı çınar altına. Orda bir kaynak suyu vardı bir de havuz.
Kırnı havuzu herkese denizdi, kadın erkek genç yaşlı çocuk hepimiz için denizdi ve çınar altı da hepimize gölge.
Dönelim baştaki soruya.
Gölgesi ağacın kimindir. Hepimizindi.
Şimdi çınara devlet dersek.
Sıkı dur ey hükümet.
Devlet kimindir ve kimdir.
Çınar çınarındı ve gölgesi hepimizin.
Devlet dediğin şey çınardır.
Her bir kişiye sunar gölgesini ağaçlar, bu ağacın ve günesin ışığın ve gölgenin tabiatıdır karakteridir kendini ifade etme biçimidir.
Ayırmaz gölge ve ışık şahı padişahı başkanı başbakanı bakanları vekilleri seçilenleri ve seçenleri.
Işık ve gölge herkesindir.
Altınıza bir sandalye sunulunca kendinizi ışığın ve gölgelerin sahibi hem de mutlak sahibi sanmayın.
Sultan Süleymanlara Karunlara hitlere mussolini ve frankolara kalmadı dünya.
Bütün seçilmişler de seçenler gibi geçicidir.
Ne demişti Mustafa Kemal bakıp boğazdaki düveli muazzama filosuna.
Geldikleri gibi giderler demişti.
Geldikleri gibi gittiler.
Kaçınılmazdır gelenler gider.
Çınarlar ordadır ve onlar çınardır kendi  kendilerine, gölgeleri de herkesin.