İsmail BOZKURT

Geçen hafta bu sayfada çıkan yazımın başlığı “Bu Şehr-i Sitanbul”  biçimde idi. O yazımda, İstanbul’da geçirdiğim birkaç günün (4 - 9 Kasım 2022) izlenimlerini paylaşmıştım. Hemen ardından Ankara’da da birkaç gün (23 – 27 Kasım 2022) geçirdim.  

Lale Devri şairi Nedim’in İstanbul için “Bu şehr-i Sitanbul”u varsa, Aka Gündüz’ün de Ankara’yı anlatan, bestesi Halil Bediî Yönetken’e ait “Ankara Marşı” var:

            Ankara, Ankara güzel Ankara,

            Seni görmek ister her bahtı kara.

            Senden yardım umar her düşen dara

            Yetersin onlara güzel Ankara.

            Burcuna göz diken dik başlar insin,

            Türk gücü orada her zoru yensin,

            Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,

            Var olsun toprağın, taşın Ankara.

               Ankara, benim için, şairin dediği gibi “Ankara, Ankara güzel Ankara”dır. Benim için “bu Ankara kenti ki…” diyebileceğim bambaşka bir önemi var. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni ya da nam-ı diğerle Mülkiye’yi orada okudum.  Ayrıca babamın amcası Hüseyin Kolat, Lozan’dan sonra ailesiyle  (dört oğlu ile üç kızı) birlikte Türkiye’ye göçmüştü ve ben oraya gittiğimde, dördü (üç oğlu, bir kızı) Ankara’daydı. Onlar sayesinde Ankara’da bir ailem oldu ve dört yıllık üniversite yıllarında yabancılık çekmedim. Kısa sürede “kırk yıllık Ankaralı” gibi olduğumu söyleyebilirim. 

Çok açık ve kesin olarak diyebilirim ki bir gün Kıbrıs’ın dışında yaşama durumum olsa, tercih edeceğim kentlerin başında Ankara olurdu.

İlk kez 64 yıl önce 1958’de gitmiştim Ankara’ya! Nüfusu 250 - 300 bin falandı o zamanlar. Sonraki onlarca gidişimin sayısını bilmiyorum.

Son gidişimde dile getirilen nüfus altı milyondur.

Geçen hafta bu sayfada İstanbul için söylediklerim Ankara için de geçerli: Giderek kalabalıklaştı, büyüdü, altyapısı inanılmaz boyutlara ulaştı. Ne yazık ki yapılanması, Atatürk’ün başlattığı planlı kent vizyonuna uygun olmadı,  üstelik “fena halde” betonlaştı. Çevre sorunlarıyla yüz yüze geldi. Trafiği İstanbul kadar değilse bile karmaşıklaştı.

Yine de Ankara, her gidişimde sevdiğim Ankara’ydı, yaşamımı orada sürdürmeyi göze alabileceğim bir kentti.

***

         Hepimiz, yaşamımızın değişik aşamalarında birçok insanla karşılaşırız. Çoğu ile bir daha karşılaşmazken bazılarıyla hemen kaynaşır ve yeni dostluklara doğru yol alırız. Emekli Albay olan Doç. Dr. Mehmet Balyemez’le de öyle oldu. Sayın Balyemez’in tarihçi olması; benim tarihi çok seven, ayrıca birçok tarihi olayın içinde yer alan biri olmam, bizi daha da yakınlaştırdı. Üstelik dostluğumuz aile boyutuna dönüştü. Daha da önemlisi, dostluğumuz sosyal ilişkilerin çok ötesine geçti ve ortak projeler geliştirmeye başladık. 

         Son Ankara gezimin mimarı da Mehmet Balyemez Bey! Turhan Kaymak’la eşi ve üç mücahit de (Metin Aybars, Dinçer Raif ve Göksel Saydam) vardı gezide! Ankara’ya, Türk Tarih Kurumu’nun konuğu olarak gittiğimizi belirtmiş olayım.

Sayın Balyemez Kurum’un haberleşme üyesi!  

***.

Benim bakımımdan gezinin esas nedeni, Ankara’da Türk Tarih Kurumu’yla, kişisel arşivimin dijital ortama aktarılması konusunda protokol imzalamaktı. Turhan Kaymak da, ailesi adına dedesi Faiz Kaymak’ın arşivi için benzer bir protokol imzalayacaktı.

Türk Tarih Kurumu’nun tarihî binasının tarihî salonunda düzenlenen protokol imzalama töreni çok anlamlıydı. Kurum Başkanı Pof. Dr. Birol Çetin, Doç. Dr. Mehmet Balyemez, Turhan Kaymak, ben ve üç mücahit arkadaş (Metin Aybars, Dinçer Raif ve Göksel Saydam) konuştuk törende. Ardından da protokoller imzalandı.

Türk Tarih Kurumu Arşiv Müdürü Dr. İbrahim Baş ile ekibi çok düzenli, titiz, disiplinli, sistemli! Hızlı çalışan iş bitirici bir ekip!  

Protokol gereği Türk Tarih Kurumu, kendisine verilen arşiv belgelerini dijital ortama aktaracak, ardından sistematik bir dosyalama yaparak sahibine iade edecek.

Gerisi arşiv sahibine kalmış.

Bizden önce Necati Özkan ve Osman Örek arşivleri de Türk Tarih Kurumu tarafından dijital ortama geçirilip sistematik olarak dosyalanmıştı. Osman Örek arşivi, Girne’deki Millî Arşiv’e verildi. Bildiğim kadarıyla Necati Özkan Arşivi de oraya verilecek. Benim arşivimin de, TTK tarafından dijital ortama geçirildikten sonra aynı yere gideceğini belirteyim.   

Türk Tarih Kurumu’nun yaptığı, büyük bir hizmet: Belgeleri, dijital ortamda ilgilenenlerle araştırmacıların hizmetine sunarak işlerlik ve işlevlik kazandırıyor ve kolay ulaşılabilecek bir duruma getiriyor. Böylece de kişisel arşiv belgeleri “işe” yaramış oluyor.   

Beş cilt olarak planladığım anılarımın ilk iki cildi yayımlandı. Diğer iki cildi yayımlanmaya çok yakın! Elbette ki anılarımda, kanıt/kaynak olarak gösterdiğim, gönderme yaptığım (ya da yapacağım) çok sayıda -birçoğu özgün- belgeler var. İsterim ki anılarımı okuyanlar, isterlerse gönderme yaptığım/yapacağım belgelerin asıllarına ulaşabilsinler.

Bunu, Türk Tarih Kurumu’nun dijital ortamında ya da Milli Arşiv’in dosyalarında ulaşarak yapabilecekler.   

***

Ankara’da, yoğun bir programım uygulandı. Türk Tarih Kurumu ile imzalanan protokol için düzenlenen tören dışında da etkinlikler gerçekleşti.  

KKTC’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü dolayısıyla, Başkent Üniversitesi’nde  Doç. Dr. Mehmet Balyemez’in yönetiminde oluşturulan Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği, başta Üniversite Kurucusu / Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Haberal ile KKTC Ankara Büyükelçisi Sayın İsmet Korukoğlu, çok sayıda siyasetçi, yönetici, bilim insanı, öğrenci ve izleyicinin yer aldığı, -ana konuşmayı benim yaptığım- muhteşem etkinliğe katıldık.

Polatlı’da, üniversite hocaları ile öğrencilerine “Kıbrıs Türk Halkı Ve Edebiyatı” konulu bir konferans verdim.

Ayrıca, Anıtkabir’i ziyaret ettik, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde yer alan Millet Kütüphanesi’ni gördük, TÜRKSOY’a, Avrasya Yazarlar Birliği’ne ve KKTC Ankara Büyükelçiliği’ne gittik. Bu arada Kıbrısla ilgili doktora yapan öğrencilerle görüştük. Elbette ki Mülkiye de gittiğim yerler arasındaydı. Mehmet Balyemez dostum ve eşi Sevim Hanımefendi tüm etkinlik ve ziyaretlerde bizi yalnız bırakmadılar.

Yeni projeler de dillendirildiğini belirtmeliyim.

Teşekkür edilecek kurum ve kişileri, -hata yapmamak adına- tek tek saymamak daha doğru olacak. Tümüne buradan yürekten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.  

“Bu Ankara kenti ki…” için daha diyeceklerim var kuşkusuz!