Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Kıbrıs Sorunu’nun 60 yıllık olduğunu söyledi. Sorunun başlangıcını 1963 olarak alırsanız bu doğru! Ama sorunu tarihin derinliklerinde, hatta Kıbrıs’ın Osmanlı’ya geçmesinde aramak bana göre daha doğru çünkü 1796 gibi somut bir tarih vardır. Bu tarihte, ortada henüz bağımsız bir Yunanistan yokken “Megali Ellada / Büyük Yunanistan” haritası yayımlanmıştı ve Kıbrıs da bu Büyük Yunanistan’ın bir parçası olarak gösteriliyordu. Yalnızca bir harita değildi yayımlanan! Günümüzde de Yunan Genel Kurmayı’nda başköşede asılı olduğu söylenen o harita, günümüze kadar süregelen Yunan “Megali İdea /Büyük Ülkü”sünü simgeliyor.
Elbette ki Sayın Erdoğan’ın söylediklerinde bir mantık vardır. Zürih Londra anlaşmaları ve 1960 ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması sorunu kâğıt üstünde bitirmiş gibiydi ve sorun 1963’de yeniden başlamış oluyordu.   
Her neyse konum o değil zaten ve Rum Lider Hristodulidis, aynı BM Genel Kurulu kürsüsünde Kıbrıs sorununun 1974’te başladığını söylememiş olsaydı bu yazıyı yazmaya gerek kalmayacaktı.

***

Hristodulidis’in yaptığı, bizi aptal yerine koymaktan başka şey değil! 
Be kardeşim, kürsüsünde konuştuğun BM’nin, sana Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başına temsil hakkını bahşeden ünlü 4 Mart 1964 Güvenlik Konseyi kararı ve bu karara göre o zamandan beri Kıbrıs’ta bir BM Barış Gücü varken nasıl öyle bir sav ortaya atarsın? O karar ve adaya BM Barış Gücü’nü getiren Akritas Planı’nın ve Kanlı Noel’i, onca Türk yerleşim yerine saldırılarınızı, 103 köyü terk etmek zorunda bırakıldığımızı, onca insanın göç etmesini ve ölmesini tarihten mi silelim?  Hem yeniden başlatmak için can attığın toplumlararası görüşmeler 1968’de başlamamış mıydı?
Şair Ziya Paşa boşuna dememiş: “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın” diye!
Bu söylem Rum politikasının hiç değişmeyen temelidir. Temelidir de bunu BM kürsüsünden söylemek büyük pişkinlik!
Bu pişkinliğin temelinde hiç değişmeyen Rum-Yunan anlayışı yatar: Kendilerini bu Ada’nın tek egemeni saymak! 1963’te ortak Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda yapmak istedikleri ama yapamadıkları değişiklik konuları ile görüşme sürecini son olarak Gran Montana’da alabora etmelerine neden olan anlayış hiç değişmedi. Yani 1963’te (ve aslında çok önce de) hangi noktada idi iseler hâlâ oradadırlar. Değişen tek şey vardır: ENOSİS istiyorlardı. AB ile bunu sağladıkları için şimdi Ada’nın tek egemeni olmak istiyorlar.  

***

Hristodulidis’in bu söylemi bana, pek bilinmeyen, daha doğrusu yaşam biçimi değiştiği için pek kullanılmayan bir Kıbrıs atalar sözünü anımsattı: “Tarlada anlaşan harmanda kavga etmez.”
Bunun anlamı, bir ortaklığa girişirken, ileride anlaşmazlığa düşmemek için daha işin başında uzlaşmak gereği, yani harmanda kavga etmemek için tarlada anlaşmak gerektiğidir.   
Gerçekten de sorunun kökenine bakış açısında taraflar arasında bunca derin uçurumlar varken, nasıl uzlaşacak, nasıl ortak bir gelecek kuracaksınız? 1960’daki gibi içselleşmemiş “metazori” bir sonuç yeni kavgalar yaratma potansiyeli ile dolu olmayacak mı?
Bu yazıda yalnızca bu soruları sormakla yetineyim.