Sanat ile resmiyet arasında doku uyuşmazlığı vardır.

Bakanlar, bakanlıklar ve adı kültür dairesi olsa da o dairenin  başta müdürü olmak üzere tüm memurları her şeyden önce memurdurlar ve memurluk ile en uzak mesafe sanattır.

Şu ya da heykeli büstü anıtı veya sergiyi yapmaya kitabı basmaya karar verebilir bakanlık ve devlet. Bu karar verildikten sonra yapılması gereken şey işin bundan sonrasına asla ve katiyen karışmamak, sipariş edilen iş beğenilmezse de kullanmamaktır.

Devletin yetkilileri bir büst bir anıt diktirmeye karar verirlerse eğer bu karar verildikten sonra resmi makamlar işin içinden çıkmalı ve iş tamamen sanatçıya / sanat örgütlerine bırakılmalıdır.

Büstü yapacak kişiyi seçmek te resmi makamların işi değildir olmamalıdır. Eğer olursa sonucunu KKTC meclis bahçesinde gördük son olarak.

Şu kadar bin oy almak sanattan anlıyor olmak değildir.

Beri yandan ben sanatçıyım diye ortaya zıplayan kişi de bir insan yüzünün altın yaldız ile parlatılmasının altına saygı ve insana saygısızlık olduğunu bilmelidir.

Son büst olayı artık bir gerekçe olmalı ve resmiyet sanattan elini ayağını çekmelidir.

Resmiyet her şeyden önce yasalar ve tüzüklerle bağlıdır ve sanat yasalar ve tüzüklerle çatışa çarpışa sanat olur.

Ayrıca devletin para ve zaman harcaması gereken daha acil ve hayatı dertleri olması gerekir.

Devlet sanata harcama yapacaksa başta ilkokullar olmak üzere bütün okullara boya fırça kağıt tuval piyano gitar sahne vs yığsın.

Her köy okuluna branş öğretmeni yollayacak bütçemiz yoktur gerekçesi ile köy okullarını kapatmayı akıl eden devlet / bakan / bakanlık ve buna karşı çıkmayarak onay veren öğretmen örgütlerinin aklına bile gelmedi branş öğretmenlerinin sayısını artırarak köylere, her gün bir başka köye yollamak ve köyleri okulsuz bırakmayı tercij etti.

Son olarak 80 yıl önce Mağusa’ya dikilen Namık Kemal büstü, büstün nasıl olması gerektiğine dair bir örnek olarak alınabilirdi.

Akıllarına bile gelmedi.

Devlet ve siyaset ellerini sanattan çekmelidir