Bugün, 18 Mart Şehitler Günü.
Tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Şehitleri anarken son zamanlarda girişilen bazı hareketleri de hatırlayarak üzülüyoruz.
Çünkü bazı çevreler, milli mücadelenin doğru şekilde anlatılmasına karşı çıktığı gibi milli mücadeleyi de çarpıtmaya çalışıyor.
Şehitlerin anılmasını sağlayacak olgu ve etkinliklerden “şovenist hareketler” diye söz edilmeye çalışılıyor.
Şehitlik ziyaretlerinden “şovenizme hizmet ediliyor” şeklinde bahsedilip şehitliği ziyaret edenler aşağılanmaya çalışılıyor.
Bazı çevrelerin son zamanlarda artan bazı girişimleri ile neredeyse şehitlerden, onların mücadelesinden söz etmek büyük bir ayıpmış gibi havalar yaratılmaya, bunlardan bahsedenler de aşağılanmaya çalışıldı.
*
Halbuki, her şeyimizi, bu güzel vatanı, özgürlüğümüzü; milli mücadeleye, şehitlere borçluyuz.
Buna rağmen malum odaklar, şehitlerin kemiklerini sızlatacak söylemlerden geri durmuyor.
Geçtiğimiz yıllarda öğrencilerin şehitleri anma törenlerine gitmesine karşı çıkılıp engelleme yapılırken gençler Güney Kıbrıs’a götürülerek kamplarda Rum adetlerini öğrenmeleri çabası sergilenmiştir.
Bu tablo karşısında üzülmemek elde değil.
Bu tablo karşısında istiklal Marşı’nın dizelerini hatırlamamak elde değil.
Yapılanlara baktıkça ben hep İstiklal Marşı’nın o meşhur dizelerini duyumsarım:
“Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”
*
Bugün, Şehitler Günü…
Tüm şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyoruz.
Çünkü, bugün bu vatan topraklarında özgürce yaşıyorsak eğer, milli mücadelede onların dökülen kanları ve verdikleri canlar sayesinde yaşıyoruz.
Bu topraklarda başı dik ve özgür bir şekilde dolaşabiliyorsak eğer, bunu milli mücadelede canlarını seve seve feda edebilenlere borçluyuz.
Onlara borcumuz gereği bu vatanı ve özgürlüğü korumakla yükümlüyüz.
Onların bıraktığı mirası hovardaca harcama lüksümüz yoktur.
Ayrıca Türk halkının özgürlük aşkı, istiklal aşkı ve vatan aşkı; vatandan da, özgürlükten de vazgeçilemeyeceğini öngörmektedir.
Her ne kadar bazı çevreler farklı ses verse de, Türk halkı bunlara seyirci kalıp özgürlüğünü ve vatanını teslim edecek değildir.
Şehitlerin kemiklerini sızlatacak hareketlere tevessül edenlere yine İstiklal Marşı’nda yer alan şu dizeleri anımsatmakta yarar vardır.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım…
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın…”