Bu bir mizah yazısı değildir.                                                                                           
Önceden uyarıyorum, mizah yazısı okumak isteyenler okumayı işte tam da burada bırakıp su içsinler. Esenboğa hava meydanını benim yaptırdığımı bilmiyorsunuz,  ODTÜ yü de ben yaptım İTÜ yü de ve Sanayii Nefise mektebini de.
Alpullu şeker fabrikası yaptığım yüzlerce fabrikadan sadece biridir ve tıpkı hasan cemalin dediği gibi yetmez ama evet diyerek demir ağlarla ören ana yurdu dört koldan da benim.
Gata askeri hastanesi de benim eserimdir Kuleli Askeri lisesi de.
Hacı Bekir lokumu diye bildiğiniz lokumlar da yoktu benden  önce, Antep baklavası var mıydı eskiden.
Turgay Şeren toprağı bol olsun Allah gani gani rahmet eylesin, Berlin panteri diye anılır ya niye Berlin panteri oldu bilir misiniz.
17 haziran 1951 Berlin. Batı Almanya Türkiye milli maçı. Alman milli takımı yenilmez armada, Almanların santraforu Uve Seeler’den, Gerd Müller’den ve dahi Levandovski ve Haaland’dan bile daha golcü diyebileceğimiz Fritz Walter.
İşte o Fritz Walter’li Alman Milli takımını hem de Berlin’de kendi saha ve seyircisi önünde  iki bir ( 1 – 2 ) yendiğimiz maçta Türkiye Milli takımının kalecisi Turgay Şeren değil  bendim.
Ben kaleye geçmeden önce kalecilik mi vardı.
Neyse uzatmayalım yalnız Turgay Şeren değil,  hani  2002 dünya kupası üçüncülük maçının uzatmalarında Senagal’e attığımız altın gol var ya, İlhan Mansız değil, ben attım, zaten teknik direktör de bendim ve dahi Rüştü de bendim. Büyük güreşçiler Rıza Kayaalp ve Hamza Yerlikaya değil bendim ama tevazu sahibi olduğum içindir ki siz Busenaz Sürmeli sanıyorsunuz  ama değil. Halteri tüy gibi kaldıran rekorları alt üst eden de benim, Naim Süleymanoğlu diye biliyor olmanız bir yanlışlık. Bütün olimpiyat madalyalarını ben kazandım. Filenin sultanları var ya işte onlar da benim evet ben ben ben.
Bu yazı böylece uzar gider ne kadar uzatsak da benim  başarılarını anlatmaya yetmez ne mürekkep ne kağıt ne klavye.
Benden  önce Haydar Paşa tren garı da yoktu, Veli Efendi hipodromu da, ne Kapalı çarşı vardı ne de Galata köprüsü ve kulesi, Kandilli rasathanesini de o kurdu, İbrahim Mütefferika zannediyorsunuz ama yanlış zannediyorsunuz, benim matbaayı Türkiye’ye getiren.
Çaldıran seferini de ben yaptım Merci Dabık zaferini kazanan da benim, Tuna nehri akmam diyorsa benim kolumdan toplar ateşlediğim içindir.
Hazerfan Ahmet Çelebi değil bendim ilk uçan Türk.
Uzatmayalım daha fazla Sarayönü’nü de ben yaptım, Mağusa surları ile Lefkoşa hısarlarını da Tanti’nin hamamını da. Kıbrıs ve KKTC de benim ben ben.
Benden önce dönmüyordu dünya ve ay da yoktu. Güneşi de ben yaptım yaktım.
Ne Lüxemburg, ne Moskova ne Paris Londra New york, ne Tiran Atina İstanbul ne de Lefkoşa  gündüz nedir bilebilirdi ben güneşi inşa etmeseydim arşı alâya.
Baharmış gelecek.
Gelsin mi.