Kaç cephede savaş vermişlerdi. Neydi yorgunluk bilmediler hiç. Yorulmadılar mı sanıyorsunuz?

Yoruldular, hem de çok. Hayatı ve memleketi, halkı, milleti ve hürriyeti özünden çok sevenler öteler hep yorgunluğu.

Güneş doğamadı onların yorgunluğu üstüne.

Yarın için düşünceleri dinlendirdi onları hep.

Ve aralarından biri, bir adım öndeydi. Mustafa Kemal'di

1905 yılında, 5. Orduda yarını düşünüyordu ve milletini. 1909'da kurmay yüzbaşıydı Hareket ordusunda ve muhtemelen yıllar sonra nutukta netleştireceği şunları düşünüyordu:

"Osmanlı hanedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti. Çünkü, millet her türlü fedakarlığı göze alarak bağımsızlığını kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale kazanılmış gözü ile bakılamazdı. Artık, vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin bağımsızlık ve haysiyetinin koruyucusu konumunda bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi."( Mustafa Kemal Atatürk. Nutuk)

1911 de Trablusgarp cephesinde, 1912 de Balkan savaşlarında, askeri alanda dehasını kanıtlarken bir yandan da yarın için, kendi ideallerini kurguluyordu ve bu idealler, bırakın güne uyumu artık çağ dışı kaldığı ayan beyan ortada olan, Osmanlı imparatorluğunun yerine, çağdaşlığı yakalayacak ve 'hedefimiz muassır medeniyettir'' diye kristalize edilecek sürekli devrim teorisini oluşturuyordu. (sürekli devrim evet. Çünkü çağdaş uygarlık durağan bir hedef olmayıp, hep ufuklara bakmakla onu hedeflemekle olasıdır ve her ufuk, kendi ufkunun zemini ve zamanıdır. Bunu biliyor ve o zaman ve zeminden yarınlara yürümenin şart olduğunu biliyordu)

Çanakkale niye geçilemedi sanıyorsunuz? O ve arkadaşları için memleket yürek demekti de ondan. "Düveli Muazzama"yı durdurmak, bedeni ile memleketi, halkı milleti bütünleştirmek ile olasıydı.

İlk önce onu başardılar. Bütün bir milleti ve yarını yüreklerine sığdırıp ve girip halkın yüreğine olabilirdi o direniş destanı ve öyle de oldu. Osmanlı devletinin yıllarca süren aymazlığı nedeni ile, bir gün boğazda İngiliz donanmasını gördüler 'geldikleri gibi giderler' deyip Türk halkının yüreğine, Anadolu'ya saldılar kendilerini

O, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a ayak bastı.

'Mavi gözleri çakmak çakmaktı'. Geleceği, arkadaşları ve halkı ile getirecekleri güzel günlere inanıyordu.

"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir.'' ( Nutuk) dediler ve yürüdüler Erzurum, Sivas derken Ankara. Büyük millet Meclisi.

"Söz konusu görev, artık resmi makam ve üniformaya sığınarak el altından yürütülemez. Açıkça ortaya çıkıp, ulusun hakları adına yüksek sesle bağırmak ve bütün ulusun bu sese katılmasını sağlamak gerekir." (Mustafa Kemal Atatürk- Nutuk)

İstiklâl Harbini anlatmak gerekir mi ?

Cumhuriyet kuruldu ve galiba şu sözlerini yeterince önemsemedik de geldik bugüne

"Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!" ( Nutuk )

Bugün , kurduğu cumhuriyete özgür insan ve bağımsız devlete sahip çıkmanın boyun borcumuz olduğu gündür