Hayatın hangi alanında olursa olsun en geri olduğumuz, neredeyse hiç başaramadığımız, dahası niyet bile etmediğimiz şey nedir diye sorsam.

İlkokuldan başlaması gereken bir hayat dersi vardır ki, öğretmenlerin köşe bucak kaçtığıdır.

"Daniskasını bilmek" diye bir deyiş kazandırılmıştır Türkçeye ve kazandıranın daniskasını bilmediği neredeyse hiçbir şey yoktur.

O zaman, şehir planlamasının daniskası nedir ki İstanbul bu hâldedir? Ekilebilir tarıma elverişli arazi miktarı her gün dönümlerce eksilirken, tarımın daniskasını biliyor olmak nereden kaynaklanır?

Ekonomik göstergeler denen şey var ya, hani millet "mahvolduk" diye ağlaşırken, ekonomi uzmanları, "ekonomi berbat hâlde ve her geçen gün daha da kötüye gidiyor" derken, yetkilinin "ekonominin daniskasını ben bilirim" demesi nereden kaynaklanır?

Bu KKTC'de olduğu kadar Türkiye'de de böyle

Aklı başında her Kıbrıs Türkü, Rumların Kıbrıs’ta federasyon İSTEMEDİĞİNİ bilirken, KKTC Başbakanı’nın İngiltere’nin "federasyonu destekliyoruz" açıklaması üzerine, "federasyonu istemeyen Anastasiades, onu ikna edin demesi gerekirken", "İngiltere Rumların arkasında duruyor, onları destekliyor" diye demeç verebilmesinin altında yatan şey nedir?

Bu siyasetiniz sol filan değil, olamaz, kendi halkına "halk" diyemeyen ve sürekli olarak hem de topluluk anlamında "toplum" diyen bir siyaset olmaz diye uyarılmasına rağmen "dediğim dedik" tavrı ile inadından vazgeçmeyerek neredeyse "küçük olsun benim olsun" diye de anlaşılabilecek inatçılığın sebebi nedir acaba? 

"Oynanan maçtan ders aldınız mı" sorusu üzerine, İmparator'un, ‘"ben ders almam ders veririm" diyerek "büyüklenme Padişahım senden büyük Allah var" kültürel mirasını elinin tersi ile iterek böbürlenmesiyle Guiness rekorlarını altüst edecek ego santrizmin altında yatan nedir?

Parti tüzüklerine, parti üyeleri parti adaylarına oy ve parti politikalarına destek vermekle mükelleftir diye madde koyabilmenin, bu kadar hegemonik olmanın sebebi nedir acaba?

Nasreddin Hoca gibi bir eşsiz kişilik yetiştirmiş bir kültür nasıl bu hâle geldi?

Bilindik fıkralarından, deyişlerinden biri de "kabahat samur kürk olsa kimse giymez sırtına" değil midir Koca Hoca Nasreddin’in?

Hayatın hangi alanında olursa olsun iyi işler, fikir danışılarak, yardım kabul ederek, başka düşüncelerin varlığını ve doğru olabileceğini kabul etmekten geçmez mi?

İnsanlar birlikte başarırlar eğer ortada bir başarı varsa.

Hoca Nasreddin’in, "düşeceksin çünkü bindiğin dalı kesiyorsun" demesi niyedir acaba?

Evet sevgili okuyucu bizim hayatın her alanında, hem de en iyi bildiğimiz şey eleştirmektir.

Bilmediğimiz ve niyetlenmediğimiz şey de ÖZ ELEŞTİRİ midir?

Evet öyledir.

Kabahat, yanlış, hata gelin olsa kimse almaz onu hep evde kalır ve damat olsa da öyle.

Memleketimizde kabahat çok ve lâkin kabahatli hiç yok !!!