Kıbrıs Türkleri’nin Millî Mücadelesi/Ulusal Savaşımı ya da Varoluş Mücadelesi/Savaşımı, özellikle de Mücadele’nin/Savaşım’ın ana aktörü TMT yıllardır tartışılır. Eğitim sistemimizde, konuya ilişkin ders kitabı/kitapları bile yılların bitmeyen tartışma konusudur.
Kanıtlanmış, belgelenmiş kuruluş tarihine (Kasım 1957) karşın, resmî olarak 1 Ağustos 1958 olarak kutlanan TMT ile ilgili tartışma, çok daha büyük boyutlu ve genellikle bazı “olumsuzluklar” ya da ideolojk/politik saplantılar temelindedir. Oysaki bir konuda siyasal/ideolojik saplantılar varsa, yazılacak tarih için peşin hüküm de olur. Yani “çalınacak minarenin kılıfı” önceden hazırlanır ve tarih, o hükme ve kılıfa göre yazılır. Atatürk’ün tarih için söyledikleri gerçekleşir böylece: Tarih yazan yapana sadık kalmaz ve yaşananlar bizi şaşırtacak bir nitelik kazanır. TMT için de bazılarınca yapılan budur.
Ne yazık ki TMT’nin özelliği bunu kolaylaştırır: TMT yeraltında çalışan gizli bir örgüt olarak kurulmuştu ve mensupları, gizliliği korumak/uygulamak’la yükümlü ve “yeminli” idi. Gerçi 21 Aralık 1963’te Rum saldırıları başlayınca TMT açığa çıktı ve açıktan mücadele etti ama üyelerin “yemini” kalkmadı. Kalkmayınca mücadelenin/direnişin ana unsurları konuşmadı ve yazmadı. Onlar konuşup yazmayınca başkaları konuştu ve yazdı.
Oysa TMT ortadan kalktığına ya da Devlet’in Güvenlik Kuvvetleri’ne dönüştüğüne göre, yaşananlara tanıklık etmek ve tarihi yazacaklara yardımcı olmak, “içilen andı” çiğnemek değil görevdi, görev olmalıydı. Ne yazık ki anılarını yazanların sayısı az. Örnek olarak çok sayıda eli kalem tutanların yer aldığı Erenköy bağlamında epeyce sayıda kitap yayımlandığı halde, bazı bölgelerimiz için tek satır bile yazılmadı.
Bazı üniversite ve kurumların sözlü tarih çalışması yaptı. Hiçbir çalışmayı küçümsemiyorum da ama sanırım bu çalışmaların yeterli ve kapsamlı olmadığını söyleyebilirim.

***

Geçen hafta değişik bir sözlü tarih çalışmasının içinde yer aldım. Çalışma, KKTC Sivil Savunma Başkanlığı ile Türk Tarih Kurumu ve Başkent Üniversitesi işbirliğinde yürütülen “Mücahit Ve Mücahidelerin Anlatımıyla  Kıbrıs Türk Milli Mücadelesi Projesi”nin bir parçasıydı.
Bunun günümüze kadar yapılan benzer çalışmaların en kapsamlısı olacağını düşünüyorum. (Elbette sonuna kadar sürdürülürse)
Her şeyden önce değişik bir yöntem uygulanarak, yalnız ses değil, profesyonelce görüntülü ses kaydı yapılıyor.
Diğer bir fark da şu: Anlatıcı kişi ile birlikte Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırma Merkezi (BÜ-KITAMER) Müdürü Doç. Dr. Mehmet Balyemez ile ben de kayıtta yer alıyoruz. Anlatıcı kişi özgürce anlatımını yaparken ben ve Mehmet Balyemez dostum, ona yardımcı olacak sorular soruyoruz. Sayın Balyemez’le uyumlu çalışmamız var.   
Her anlatıcıya genellikle üç saatlik süre ayrılıyor ama gereksinim olursa bu süre uzuyor. Nitekim geçen hafta yapılan kayıtların en kısası yaklaşık bir saat, an uzunu yaklaşık beş saat sürdü.       
TMT’nin içinde görev yapmış, ayrıca TMT’yi çalışmış kişiyim. Yani TMT’yi iyi bildiğimi düşünüyorum. Böyle olduğu halde, bu sözlü tarih çalışmasına anlatıcı olarak katılan tarihin canlı tanıklarından, hiç bilmediğim bilgiler ve olaylar dinledim. Tek başına bu bile ne denli önemli ve gerekli bir iş yapıldığının kanıtıdır.
Bu arada, bilinen Kıbrıs Türkleri’ne yapılan toplu kıyımlardan birinin tanığının konuşmak istemediğini de belirteyim. Yaşadığı insanlık için yüzkarası olay, onda öyle izler bırakmış ki, “anlatırsam günlerce aklım başıma gelmeyecek, şimdi bile elim ayağım titremeye başladı” diye yanıt verdi.
İçtiği ant dolayısıyla konuşmayı kabul etmeyen ya da konuşurken rahat olmayan anlatıcılar da oldu.     

***

Büyük olasılıkla kayıtların ne olacağını merak eden çok insan vardır. Onu da açıklayayım: Tüm kayıtlar, projenin üç paydaşı KKTC Sivil Savunma Başkanlığı, Başkent Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’nda arşivlenecek. Ayrıca belgeseller yapılması da düşünülüyor.
Tüm kayıtların,  KKTC Milli Arşiv Ve Araştırma Merkezi ile de paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun, yalnız ilkesel açıdan değil, araştırmacıların kolayca ulaşabilmesi açısından önemli olduğu kesin!

***

Aslında bu çalışma yıllar önce yapılmalıydı. Yine de olaya, “kaçan balık büyük olur” diye düşünmeden ve “zararın neresinden dönülürse kârdır” mantığıyla hareket etmek gerekiyor. Eminim ki bu ve bunun gibi sözlü tarih çalışmaları, tarihimizin daha doğru yazılmasında etkin olacaktır.
Kendi hesabıma, projenin paydaş kurumları ile yöneticilerine, kaydı yapan ekibe, anlatıcı olarak katkı yapanlara gönülden ve içtenlikle teşekkür ederim.