Türkler, Kıbrıs’ta bir uzlaşma sağlanması yönünde ne kadar kuvvetli arzu gösterirse galiba Rumlar da o kadar kuvvetle uzlaşmaya karşı çıkmaktadır.
   Bizde yapılan anketlerde çoğunlukla uzlaşmanın olması yönünde bir eğilim gösterilmektedir.
   Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgesinde yapılan anketlerde ise bizimle ters orantılı bir şekilde uzlaşmaya karşı çıkılması yönünde eğilim gösterilmektedir.
    KKTC’de; “aynı gökyüzü altında olunduğu” ve “aynı ortak vatanın paylaşıldığı” söylenerek saf düşüncelerle dostluk ve uzlaşmanın kolay olduğu tekrarlanıp durulur.
   Bu türden sözlerin sarf edilmesi ile uzlaşma ile barışın bir adım ötede olduğu sanılır.
   Sanılır ki, şarkı söylemekle, şiir okumakla, dostluk ve uzlaşma üzerine edebiyat yapmakla uzlaşma gerçekleşecektir.
   Sanılır ki, özellikle başkaları tarafından finansmanının sağlandığı ortak eğlenceler, ortak yeme içme partileri düzenlenmesi ile uzlaşma gerçekleşecektir. Avantasından ortak eğlencelere katılıp, sarmaş dolaş olmakla ve adalı modalı muhabbeti ile uzlaşama olacaktır.
   Seçkin muhabbetlerde sirtakili, pilavunalı anektodlar anlatmakla uzlaşmanın gerçekleşeceği sanılmaktadır.
 
*
 
   Fakat işin bir de ancak kısmı vardır.
   Bunlar dilek ve temenniler kısmı.
   Ya icraat ne alemde?
   Dernek genel kurullarında herkesin yakından tanık olduğu gibi dilek ve temenniler bölümü yanında bir de faaliyet bölümü vardır.
   Dilek ve temenniler iş ola şöyle bir dinlenir. Fakat kimse bunlara kulak vermez. Ancak iş faaliyet ve icra kısmına geldiğinde durum değişir. Faaliyetler mercek altına alınır. Çünkü işin gerçeği burada yatmaktadır.
   Uzlaşma yönündeki dilek ve temenniler bölümünü yazdık. İcraat kısmına da şöyle bir bakmakta yarar vardır.
   Güney Kıbrıs, dilek ve temenniler bölümüne müthiş bir şekilde duyarlılık gösterip bolca propaganda yaparken, somut girişimler karşısında yan çizmektedir.
   “BM’nin girişimini, şartını, zamanını, çerçevesini kabul etmem” diyerek diretmekte ve uzlaşmaktan kaçmaktadır.
   Sıkıştırıldığı yerde ise meşhur “ohi”sini çekerek çözümü de barışı da reddetmektedir.
   İç bünyesinde ise Türklerle uzlaşma arayışı değil uzlaşmama kültürü ve anlayışını hakim kılmaktadır.
   Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için kurulup faaliyet yürüten ve yüzlerce Türk’ü katleden EOKA’yı yüceltmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.
  “Türklere ölüm, bello Turko, şillo Turko” şeklindeki hakaretamiz sloganları ilke edinen Hrisi Avgi (Altın şafak) tipinde örgütlenmeler olmaktadır.
   Güney Kıbrıs’ta yeni nesil Türk düşmanlığı ile yetiştirilmektedir.
   Kuşkusuz ki Rum gençlerini yetişmesi ve beyinlerinin yıkanmasının baş sorumlusu Rum Yönetimi’dir. Rum tarafındaki sistem Türk düşmanlığı üzerine kurulunca başka türlü bir yaklaşım beklemek abes olur.  
   Güney Kıbrıs’taki böylesi tablo karşısında uzlaşmaya nasıl yaklaşılacağı iyice sorgulanmalıdır.
   Son söz: Dilek ve temenniler bölümünde fazla takılıp kalınmamalıdır. Yoksa icraat kısmı gözden kaçırılır.