Bir Perşembe günüymüş, dünyaya gözlerimi açtığımda.
Orta sınıfın alt katmanlarından bir Karacı binbaşının oğlu ve emekli Deniz Binbaşısı Beşiktaşlı Pehlivan Enver’in torunu olarak Kartal/İstanbul’da dünyaya gelmişim.
Çocukluk yıllarımdan ilk anımsadığım kızkardeşim Sema’nın dünyaya gelişiydi. Henüz üçbuçuk yaşındaydım ve evde büyük bir telaş vardı. Hizmet erine para verip ikimizi gazoz aldırmaya yolladılar. Eve döndüğümüzde kardeşim dünyaya gelmişti.
Çocukluğum, Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki üç katlı bir evin bodrum katında geçti. Pencere evin tavanıyla aynı hizadaydı ve sokaktan geçenlerin sadece dizlerinden aşağısı görülürdü. O zamanlar Türkiye’nin bir binbaşısına ödeyecek maaşı o kadar azdı!
Ortaokulu Kartal’da okudum ve Haziran döneminde bitirenlerin katılabildiği bir sınavı başarıyla geçip Heybeliada’daki Deniz Lisesi’ni kazandım. Bu benden çok, ailemin bir rüyasıydı. Hemen hergün ceza talimi ve katı disiplin beni okulumdan soğuttu.  Kısa zamanda ”Kanada”ya gitmek isteyen sekiz arkadaş olduk; ders çalışmayıp lise üçten atıldık. Ama Avrupa’ya gitmenin yolu kolay bulunmadı. Önce üniversite sınavları, ardın Orman Fakültesinde geçen bir yıldan sonra ailemin beni İsveç’e göndermeye razı olmasıyla sonuçlandı.
İsveç’e cebnimde 200 dolar ve 50 Alman Markı ile gittim ve biraz da borçlanarak  o parayla 26 yıl idare ettim.
Arkama yaslanıp 70 yılın hesaplaşmasını yapınca, öğrencilik yıllarımda aç kaldığım yıllar da oldu; sigara parasını denkleştirmek için günde 7 km. gitmek ve bir o kadar da geliş için yürümek zorunda kaldığım zamanlar da!..
Gene Stockholm’da, İsveç Merkez Radyosu’ndan Bulgaristan Türklerini desteklediğim için işimden olduğum günlerde değeri dostlarım Süleyman Berktan ile Yücel Taşkın’a borcum oldu; birine 8 bin avro, diğerine 2 bin avro. Bir fırsat bulup ödeyemedim. Kimbilir faiziyle o para ne olmuştur?
Ama iyi işler de yaptım. Örneğin 1968’de Erol Çurmark, Necdet Üstün, Baki Tüzüngüven ve diğer arkadaşlarımın desteğiyle ”Röst Raett aot Invandrarna-Göçmenlere Oy Hakkı”sloganını bütün Avrupa’da ilk kez İsveç’ta yaşama geçirdik.
1982 de ise, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden atılması tehlikesi karşısında Türkiye’nin benden acil olarak istediği planı hazırladım. Norveç’ten Deniz Otobüsleri ve İsveç’ten hafif metroların alımında Türkiye’ye o projeyi yapan kişi oldum. Yıllar sonra Lefkoşa’daki bir 29 Ekim resepsiyonunda, sonradan MİT Müsteşarı olan Sayın Emre Taner, o plan için bana: ”Türkiye’yi idam sehpasından indiren adam” dedi.; çok gururlandım.
Ama o ve daha sonraki yıllardaki danışmanlıklarım için Türkiye’den ne de değerli dostum Adnan Kahveci’den bir kuruş ücret almadım. Ancak Kahveci bana referans oldu ve İsveç dönüşü Kanal 6’da işe başladım.
***
KKTC’ye gelmeme Ersin Tatar vesile oldu. Ama Ertan Birinci’de çalışmaya başladım. Ancak zamanında Sosyal Sigortalar primin yatırılmadığı için, Kıbrıs’tan emekli olamıyorum. Öbür taraftan aldığım maaş ise beni zorluyor.
Bugüne kadar kasten birisine zarar vermedim. Eski karılarım ve sevgililerim dışında birilerine de yalan söylemedim.
Zaten İletişim Fakültelerinin ilk dersinde öğrencilerime iletişim sektöründe para olmadığı için ”Gidin bir başka konuda eğitim alın,” derdim.
Ama, bugünlerde gene de mutluyum. Çünkü, 17. kitabım sponsor bulursam basılma aşamasına gelecek.
Bugüne kadar, Güney’de Kalan Kıbrıs programlarım dışında, Kıbrıs üzerine 3 belgesel hazırladım.  Mücadele’nin Kadınları, Denktaş; Denk Taş ve Bir Avuç Vatan adlarında.
Mücadele’nin Kadınları henüz çok yeni. Hiç olmazsa  ona destek bulurum, diyorum. Bütün belgesellerimin parasını kendi cebimden karşıladım; ama o filmlerin parasını alamadığım için Stockholm’deki arkadaşlarıma borcumu ödeyemedim. Buna karşılık, Mücadele’nin Kadınları dışında diğer ikisini  Youtube/Arslan Mengüç’den izleyebilirsiniz.
Tam sayısını bilemiyorum ama yaklaşık 2.500 radyo programı, 2.000 TV programı ve 3.000’in üstünde köşe yazısı yayımladım.
Ama, ilk kez bu yazıyı kendime ayırdım. Şimdi İsveç’te 3 kızım, damatlarım ve 7 torunumla birlikte 70. Doğum günümü kutlayacağım.
Yüzlerce dostumdam, arkadaşımdan ve tanımadıklarımdan tebrik aldım.
Sağolun. Umarım siz de benim bugünkü yaşına, hatta daha ileri yaşlara uzanırsınız.
Efendim, yaş yetmiş ama çalışma azmimde şimdilik biri tıkanıklık yok. Allah ömür verdiği sürece yazmaya ve TV programları yapmaya devam edeceğim.
Bana gösterdiğiniz ilgi ve destek için sizlere yeniden teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
Saygılarımla!..