Yurttaş vatandaş olmak ile teba olmak arasındaki farkları düşünmek gerekiyor.
Ve bunu yapmak her vatandaşın / yurttaşın görevi iken bu başta Cumhurbaşkanı ile Başbakan olmak üzere tüm seçilmişler için boyun borcudur.
Şu ya da bu kadar oy alarak seçilmiş olan, kendine oy verenleri, kendine bağlı / bağımlı görüyorsa onlara teba muamelesi yapacaktır ki, bir kişiye bile teba muamelesi yapanın kendini kral - kraliçe / imparator / padişah görmesi kaçınılmazdır ve zaten ancak kendini kral gören bir başkasına teba muamelesi çeker.
İngiltere kraliyet ya, işte onların bir ata sözü var.
Kralı kral yapan anası değil tebasıdır diye.
Şimdilerde de bir kralı var İngilizlerin ama teba değil artık İngilizler yurttaştırlar. Kralı İngiltere’nin sarayda yaşar ama İngiltere Başbakan’ın çalışma ofisi bilmem ne sokağındaki 10 numaralı evdir.
ABD Başkanı da White House’dan yönetir işleri ama gelin görün ki biz Türkler bu White House’a ‘‘ beyaz saray ’’ demeyi tercih ettik.
Nedense demeyeceğim çünkü nedeni çok açık.
Osmanlı Padişahlığının etkilerinden kurtulamadık bir türlü.
Mustafa Kemal Atatürk sarayı ve saltanatı yıktı ve fakat özellikle 1950 yılından başlayarak Türkiye’yi yöneten sağ iktidarlar debdebeli bir  ömrün peşinde oldular hep.
İlk  ve hem de adalet işlerinin yürütüleceği adliye binalarına ‘‘ adliye sarayı – adalet sarayı ’’ denmesi o zaman başladı ve sürüyor halâ.
Adaletin arandığı ve korunması gereken adliye ofislerine – binalarına saray denirse adaletsizlik alıp başını gidebilir çünkü sarayda oturan her zaman için kendi hükmünün sürmesi derdindedir, öyledir çünkü saray kavramı mimari bir kavram olmanın çok ötesinde krallık / tek kişi ve hanedan yönetimine ait bir kavramdır.
Bu yanlışın küçük boyutlusu da bizde yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı’nın çalışma ofisine ister karşı çıkmak isterse onaylamak için olsun Denktaş’ın sarayı dedik, Silihtar Sarayı dedik dedik oğlu dedik.
Ve belediye sarayları da yaptık mı !!!
Bir de makam kavramı var.
Her ne halse mühendislik gibi yüksek öğrenim gerektiren ya da makinistlik gibi usta çırak ilişkisi ile de olabilen makamlara makam demekten kaçınırken, seçilmişler için makam sahibi oldu demeyi ve hatta ‘‘ makama ’’ saygı duymak gerek gibi bir safsatayı ciddiye aldık ve ciddiyetle de uyguluyoruz. Marangozluk makamına, çobanlık makamına saygı duymak kimselerin hele de bürükrasinin hiç ama hiç aklına gelmiyor.
Oysa her hangi biri şu ya da nedenle seçilebilir seçimlerde ve bu onu makam sahibi yapıyorsa ille de eğitim gerektiren berberlik niye makam muamelesi ve berber de makam sahibi muamelesi görmüyor.
Makam ne veya kim ki onun bir de makam arabası olsun.
Bizde makam sahibi olan her kesin ama her kesin birden fazla otomobili varken seçtiklerimize niye fazladan ve halkın parası ile alınan bir hem de lüks otomobili olsun ve dahi makamın bir de şoförü. Otomobil içindeki tek ayrıcalıklı yer şoför makamı değil mi.
Şaka bir yana.
Seçilmişler bu makam otomobili sevdasından vaz geçin ve ahali ile memleketin bütçesine fazladan yükler eklemeyin.