Vamık Volkan, Akritas Planı’nı “cinai” bir tasarı olarak niteler. Ona göre  mümkün olan en kısa zamanda, dışarıdan müdahalenin mümkün, muhtemel ya da yerinde görülmesine fırsat bırakmadan, bir iki gün içinde, her türlü direnişi bastırarak, Kıbrıs Türkleri’nden gelecek ortaklık hükümetini yıkmayı ve ENOSİS’i gerçekleştirmeyi hedeflenmişti. (Vamık D. Volkan ve Norman Itzkowitz; Türkler ve Yunanlılar Çatışan Komşular, İstanbul: Bağlam Yayınları, Mart 2002, s. 175.)

Başka bir anlatımla Makarios, ortak Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda öngördüğü değişikliklerle, (56 yıl sonra da gündemde olan) Türklerin siyasal eşitliğini bertaraf edemeyince, bal gibi   “darbe” planı olan “cınaî” Akritas Planı/ Kanlı Noel ile Türkleri etkisizleştirerek Enosis yolunu açmak istemişti.

         O günlerin canlı tanığıyım.

GÖLERİMİN ÖNÜNDEN HİÇ GİTMEYENLER

İlk silahların patlamasından sonra TMT zorunlu olarak yerüstüne çıkarken, koşut biçimde Türk toplumunda genel bir direniş bilinci doğmuş, çevrede yaşayan erkekler, kendiliğinden ve gönüllü halde bize katılmaya başlamıştı. Bize ilk katılan kişi olan rahmetli Gültekin Karsu’nun, belinde fişeklik, elinde av tüfeği ile gelişi, canlı biçimde gözlerimin önündedir.

Kadın, çocuk ve silahı olmayan erkeklerin de kendiliklerinden seferber olması, ellerine geçen kovalar ve saksılarla bulabilirlerse kum, bulamazlarsa toprak taşıması; kiminin gelen kumu/toprağı torbalara yerleştirmesi, kiminin dolan torbalarla mevzi yapılmasına yardım etmesi; kimilerinin de biz mücahitlere çay, çorba ya da başka yiyecek bir şeyler taşıması da gözümün önündedir.

Savaşın, suçsuz günahsız insanları nasıl perişan ettiğini o gece gözlerimle gördüm. Kadın, çocuk, yaşlı insanların; tedirginlik, güvensizlik, korku içinde; ne olduğunu, nereye gideceklerini bilmeden bir anda sıcak yuvalarını terk edip göç yollarına düşmesinin yarattığı facia ortamını anlatmak olanaksız! O görüntüler gözümün önünden hiç gitmedi.

Kuşkusuz o korkunç günlerde, bizi sevindiren, göreceli olarak rahatlatan  olaylar da vardı kuşkusuz!

26 Aralık 1963 günü, “bayrakları asın, jetler gelecek” emrini alınca yaşadığımız coşkuyu, derhal bayrak bulup surların üstünde görünür yerlere astığımızı, Türk jetlerinin Lefkoşa’nın üzerinde alçaktan uçmasını dün gibi anımsıyorum.

Ondan bir gün önce, 25 Aralık 1963’te radyodan Kemal Tunç’un sesiyle  yaptığı “Bayrak!.. Bayrak!.. Bayrak!.. Kıbrıs Türk Mücahidinin Sesi” anonsu kulağımda!

BAYRAK… BAYRAK…

Tantin’in Hamamı yakınlarında karargâh gibi kullandığımız evde, fırsat buldukça radyoyu karıştırırdım. 25 Aralık 1963 günü, Bir gün ansızın “Bayrak!.. Bayrak!.. Bayrak!.. Kıbrıs Türk Mücahidinin Sesi” anonsu ile karşılaşınca dikkat kesildim. Orada bulunan başka mücahitler de dikkat kesildi ve bir anda orası şenlik yerine dönüştü. Ortalığı sevinç çığlıkları kapladı.

21 Aralık 1963 sonrasının önemli ve yaşamsal sorunlarından biriydi iletişimsizlik! Kıbrıs Türkleri’nin dünyayla ve birbirleriyle bağlantısı kopmuştu. Mücahitler arasında iletişimi sağlamak, birbirlerinden haber alamayan Türk bölgelerine ulaşmak ve Kıbrıs Türkü’nün sesini dünyaya duyurmak için bir radyo istasyonuna sahip olmak zorunluluğu ortaya çıkmıştı.

Sohbetlerimizde, sesimizi duyuracak ve dağınık durumdaki Türk yerleşim birimleri arasında iletişimi sağlayacak bir radyo istasyonu kurulması gereğini konuşur, “ah, bir radyomuz olsa” diye yakınıp dururduk.

Ekibimle epeyce akü topladığımızı da anımsıyorum. Yurttaşlar  ellerindeki aküleri gönüllü olarak, kendiliğinden seve seve veriyorlardı.

O günlerde bilemezdik ama sonraları, evlerden ve işyerlerinden, birkaç saat içinde yaklaşık 80 araba aküsü ve çok sayıda telefon ahizesi toplandığını; teknik elemanların da yoğun bir çalışmayla birkaç saat içinde, kendi evlerinden, atölyelerinden ya da arkadaşlarından alıp getirdikleri gerekli aksamları da yığdıklarını öğrenecektik. Radyonun sesini duyan birçok insan seferber olarak elindeki plak, bant, kitap, akü, amplifikatör vs.’yi de gönüllü olarak verdi. Sonraki günlerde, yayınlar her geçen gün iyileşti, daha kapsamlı hale geldi.

BRTK’NIN İLK TELEVİZYON FİLMİ

"KULAĞIMIZ HEP ORADAYDI "

            Adını ne koyarsanız koyunuz, BRT, Kıbrıs Türk Varoluş Savaşımı’nın önemli ve yaşamsal aşamalarından biridir. Toplumsal belleğimizi canlı tutma ve kuşaktan kuşağa aktarma işlevi ile yüklüdür ve hiç kuşkusuz bu işlevinin kendi kurumsal belleği ile koşutluğu vardır. BRT’nin kurumsal belleği ile ilgili bir çalışmaya ben de katkı yapmış, canlı olarak da yayımlanan “50.Yılnda BRT” sempozyumunu organize etmiştim. Ne yazık ki o sempoyum kitaplaştırılamadığı için BRT’nin kurumsal belleğine yapılmak istenen katkı, “söz uçar, yazı kalır” sözündeki gibi olmuştur.

Bu bakımdan BRT konusundaki her çalışmayı önemserim.

Erşen Ummanel, onun da katkı yapacağı bir televizyon filminin, 6 Aralık’ta ilk çekimlerinin yapılacağını ve beni de aralarında görmek istediklerini bildirdi ama yaşadığım sağlık sorunları dolayısıyla bunu yapamadım. Bu arada Bülent Fevzioğlu da beni iyice bilgilendirdi.

Konu olan tv filmi 25 Aralık (2019) günü, saat 17.05’te BRT’de gösteriliyor. Birkaç dakikalık tanıtım videosu bile iyice etkileyip o günlere götürebildiğine göre, o günlere tanıklık eden film hedefine vardı demektir. 45 dakikalık filmin, 21 Aralık 1963’le birlikte gelen göçleri, göçmenliği ve o günlerde yaşanan insani olayları Bayrak Radyosu’nu kuruluşu ile birlikte konu edinmekte olduğunu da belirtelim. .

         “Direnişin Radyosu Bayrak... ‘Kulağımı Hep Oradaydı’ adı verilen tv filminin yönetmeni, her zaman başarılı işlere ima atan Cemal Yıldırım yaptı. Senaryosunu da, Dr. Sibel Siber’in 60’lı yılları yazıya taşıdığı ve ‘‘Sini’’ adını verdiği dönemsel öyküden hareketle, beş farklı dönemsel öykü daha katarak Cemal Yıldırım toparladı.

Dr. Sibel Siber’in öyküsü yanında katkı yapan çalışmaları da sayalım:

  • Erşen Umanel - ‘‘Doğum,’’

· Eralp Adanır - ‘‘Halil’’ ile ‘‘Hastahane’’ başlıklı bölümler

  • Bülent Fevzioğlu - ‘‘Silahlar ve Adamlar’’ ile ‘‘Kadınlar’’ bölümleri.

Filmin kameramanlar: Mehmet Alasya ile Mustafa Sarpten

Yapım Koordinasyon ve Yönetmen Yardımcısı: Şaziye Borankan

Gönüllü oyuncu kadrosu ve figüranlıklarda ‘‘Mormenekşe Kadınlar Birliği’’ katkı yaptı.

56 yıl öncenin silâhları, çadırları ve diğer lojistik askeri malzemeyi Sivil Savunma Teşkilât Başkanlığı ile Güvenlik Kuvvetler Komutanlığı sağladı.

SON OLARAK

Toplum belleğine anlamlı bir katkı olacağı, BRT’nin bu ilk tv filmini daha görmeden herkese öneririm.

         Toplumun küçüklüğü dolayısıyla sinema olayının ülkemizde “zor” olduğu biliniyor. Bana öyle geliyor ki tv. filmleri ya da kısa filmlerle açık kapatılabilir. BRT’nin bu filmi bu yolu açabilir. 

Ben 25 Aralık günü saat 17.05’te, BRT ekranında ilk ilk gösterimi yapılacak olan tv filmini kaçırmayacağım.

Size de öneririm.

NOT: 21 – 25 Aralık “Millî Mücadele ve Şehitler Haftası” bu yıl daha anlamlı olarak ele alındı izlenimi edindim ve sık sık bu sayfada da dile getirdiğim toplumsal bellek adına servindim. Tüm şehitlerimizin anısı önünde saygı işe eğilirim. Ruhları şad olsun. Işıklar içinde yattıklarından eminim..