Ülkemin geleceği konusunda duyduğum kaygı beni alışılagelen muhalefet yapma tarzlarının dışına itiyor. Bir yandan gittikçe özgürleştiğini sanan insanlarla diğer yandan özgürlüklerinin giderek elinden alındığını düşünenlerin hüzünlü, gülümsetici biraradalığını yaşıyor Türkiye. Ben bir muhalif olarak gittikçe yalana gömüldüğümüzü düşünüyorum. İki kesim de yanılgı içinde. Yanılgının neler olduğunu gelecek yazılarıma bırakıyorum. Bu yanılgıyı yüreğinde duymanın verdiği acıyla yayımlanmış bir yazımın feryadını köşemin okurlarına da duyurmak istiyorum. Bu feryat gelecek yazımda da devam edecek.
***
“Masumuz. Tek suçumuz dünyayı anlamak istemek. Masumuz. Tek suçumuz bize anlatılan dünyayı anlayarak reddetmek. Dünya sizin anlattığınız gibi değil. Dünyayı ele geçirmiş anlama ahtapotu, sana savaş açıyoruz. Dayattığın dünyayla zorumuz var. Masumuz. Tek suçumuz içimizdeki sonsuzluğun sesini dinlemek. Tek suçumuz kendimiz olmak. Kendimiz olarak başkalarıyla bir arada olmak. Bir başına olurken çok başına olmak.
Dünya yapıştırıyor bizi birbirimize ve küreliyor, yuvarlıyor. Tepeliyor, tepelerimizi alıp hayatımızdan. Düzlüyor tepelerimizi. Tepemizde havan dövüyor. Tepemize kaynar sular döküyor. Tepemiz delik. Bir yanardağ olmuşuz, bizi sıkıştırdıkları yerde. Zorumuz var dünyayı saran anlam küre ile. Zorumuz var, üzerimize kızgın bir yağ gibi boca edilen mânâ âlemi ile. Yanmışız, yanardağ olmuşuz, sözlerimiz düşüyor tenha lavlar olarak ak kâğıdın üstüne.
Zorumuzu anlatalım. Zor insanlarız. Kolayların zorlaştırdığı dünyaya karşı dik duruyoruz. Kolaylar, uyanlar, uyuyanlar, dünyanın kokuşan anlamını taşıyanlar, hayatı sığlaştıranlar, sıkıştıranlar, donduranlar, darlaştıranlara saygılarımızı sunarız. Kolayların zor insan olmasını engelleyenlerin tepesine binmeye doğru yolculuğumuz. İnsan olmak, zor insan olmaktır. Zor insanların varlığıyla oluştu bilim, sanat, inanç düzenleri, bilgelik. Kolaylara zor olmanın kapılarını açmaya çabalamaktır, zorumuz.
***
Kolaylar, düzen sürdürücüleri; kolaylar, haksızlığa çanak tutanlar; kolaylardan hesap sorunuz. Kolaylar, rahatlar, sürekli yakınarak düzenin sürüp gitmesini sağlayanlar. “İtirazım var” diye diye kabulleri olanlar. Zorlar, durmayın, kolayların içlerindeki zoru keşfetmesine giden yolu bulunuz.
Neyiz biz, kimiz? Atmalıdır tepemiz. Atar tepeliyiz. Atmaz tepelilere selam göndeririz. Tepemiz atmaya ayarlı, günümüz yeis ile haşlanmış. Dünya neden böyle, biz neden böyleyiz? Neden şöyle değil de böyleyiz? Hayatın atmaz tepelileri neden taşıtırlar kendilerini bizlere?
Kolayları yaratan dünyaya tepemiz atıyor. Kolaylara değil. Kolaylar kardeşimiz, dünyadaşımız. Tepesi atmayan yarım zorlara tepemiz atıyor.
Tepesi açık, tepesi yelli, tepesinde bin bir mum yanan dünyadaşlarım dikilin tepeme. Tepeden tırnağa anlatayım neden insan olmak zor insan olmaktır. Ancak zor insan tepeleme insandır. Tepeleme dolu insan. Ne olabilecekse onu olmaya çabalayan insan. Yan çizmeyen, arazi olmayan, kolaylamayan, üstüne üstüne giden, zorlayan keşfetmek için içindeki sonsuzluğu. Evrendeki sonsuzluğu. Ölümlülüğündeki ölümsüzlüğü. Tepelerimizi korumanın uğraşı içindeyiz, düzleyen düzene karşı. Tepelilerdeniz. Tepesi deliklerden. Doğru söyleyenin tepesi delik olur.”