Çok yakın bir tarihte kaybettiğimiz milli kahraman, mücadeleci ruha sahip, inançlı ve Atatürk aşıkı Turgut Özkaloğlu için birkaç söz yazmak geçti içimden. Onun ölüm haberine ben de herkes gibi çok üzüldüm.

            Hemen hemen bütün Lefkoşa’lılar onu tanırlar.  Lefkoşa’nın sokaklarında sessizce yürüyen, herkese saygıda kusur etmeyen, sırası geldiğinde konuşan, yüreği vatgan sevgisi dolu sessiz bir adam...

            Turgut Özkaloğlu, henüz çok genç yaşında iken, Dr. Küçük’ün kurduğu VOLKAN teşkilatında yer almış, Rumların EOKA’sına panzehir olacak silah ve dağıttığı teşkilat broşürleri ile tarihe geçmiş heyecanlı bir insandı.

            Malum VOLKAN’ı Dr. Küçük kurduğunda, bu teşkilatın başına mobilyacı Şakir Özel’i getirmişti.  Mobilyacı Şakir Özel, pek çok genci bünyesine almış ve VOLKAN’ı onlarla var etmiştir.

            VOLKAN’ın bir toplantısı, ana kapısı Girne Caddesine, arka kapısı da Samanbahçe’ye açılan bir evde yapılırken, Turgut Özkaloğlu ve onun gibi heyecanlı gençler böyle bir toplantı yapılacağının haberini alınca hemen arka kapıyı çalmışlar ve “Biz bu dava için varız.  Mutlaka biz bu teşkilatta yer almalıyız” gibi ifadelerle VOLKAN’a girmişlerdi.  Bu olayın hikayesini yazılan kitap ve anılarda bulmak mümkün.

            Turgut Özkaloğlu bizlerin ağabeyiydi...  Bizler henüz ilkokul ve ortaokula giderken ilk kez görmüştük duvarlardaki VOLKAN yazısını.  Özellikle büyük mağazaların kepenklerinde, siyah asfaltın üzerinde ve elektrik direklerinde göze çarpardı VOLKAN yazısı.

            Tabii ki buna paralel olarak VOLKAN’ın Rumca broşürleri de Rumların yoğun oldukları mahallelere atılıyordu, Turgut ve arkadaşları tarafından.  O günler çok zor günlerdi.  VOLKAN’ın silahları bile yoktu.  Sadece kaçak elde edilen birkaç silah filan vardı.

            Turgut Özkaloğlu ile ilgili bir anlatısını almıştım, “DR. FAZIL KÜÇÜK’LE GEÇEN GÜNLERİM” adlı anı kitabıma.  O anlatıları ben de bir araştırmamda, “Ben Tremeşeli Mehmet Ali” adlı, Arslan Mengüç’in  kitabında bulmuştum. Bakınız Turgut Özkaloğlu nasıl anlatmış, Dr. Küçük ve VOLKAN’la ilgili yaşadıklarını...

            “Dr. Küçük, 1955 yılı Ağustos ayı başlarında VOLKAN’ı kurdurmuştu.  Biz Küçükkaymaklı gençliği çok heyecanlıydık.   Bir gün elime VOLKAN’ın bir bildirisi geçmişti.  Çok heyecan verici bir dille yazılmıştı.  O günlerde Mobilyacı Şakir’in atölyesinin yakınlarında çalışıyordum.  O gidip, ‘Sana arkadaşlarımı getireceğim’ dedim.  Nitekim yanıma Seher Ebe’nin Necat’ı, Adanalı Oktay’ı ve Kasap Ahmet’i alıp bir gün Şakir Abi’nin kapısına dayandık.  Meğer içeride toplantı yapıyorlarmış.  Kapı çalınınca önce İngiliz polisi sanmışlar.  ‘Biz geldik’ diyerek içeriye girdiğimizde henüz on dokuz yaşındaydım.  ‘Artık biz de VOLKAN’ık’ dedik ve teşkilatla öyle tanıştık.  İçeride, o zamanlar soyadı olmadığı için bazılarını lakapları ile tanıdığım şu arkadaşlar vardı:  Marangoz Şakir Özel, yardımcısı Selçuk Hoca (Kinova), Kemal Mişon, Mehmet Şakir, İsmail Beyoğlu (Yenişehir’de bir evde bomba yaparken şehit olmuştur), Osman Efe ve Ertan Ali.   İngilizler, biz sadece bildiri yayınladığımız sürece varlığımıza bir tepki göstermediler.  Ancak Lefkoşa’da bombalar patlamaya başlayınca, bizi de yasaklılar arasına kattılar.”

            Luricinalı Bekir Demirci o günleri anlatırken, VOLKAN’da neler yaptıklarını anlatmıştı bana, belgesel çalışmalarımda kullanmak için.

            “VOLKAN için bir gün bomba yaparken bomba patlamış ve kolumu kaybetmiştim.  Ama hiç yılmadık ve mücadele ettik.”

            Turgut Özkaloğlu da Bekir Demirci gibi yüreği patlak bir insandı.

            VOLKAN’dan TMT’ye geçiş, TMT’nin kuruluşu ile gerçekleşmişti.  TMT’nin ilk bildirisini yazan rahmetli Kemal Tanrısevdi, Rauf Denktaş’ın evindeki kokteyl gecesinde kaleme almıştı. O bildiri ile artık VOLKAN’dan sonra Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ile var olacaklarını bildiriyordu Kemal Tanrısevdi o bildirisinde.

            TMT’nin en önemli ayağı Ankara’ydı.  Merhum İsmail Tansu “Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu” adlı kitabında, TMT’nin nasıl kurulduğunu, kimlerin bu teşkilatta görev aldığını, bereketçilerin Anamur’dan Erenköy’e nasıl silah taşıdıklarını hep yazmıştır.  Hatta o kitabında, “Bütün VOLKAN’cılar TMT’ye geçmişlerdi” diyordu.

            Turgut Özkaloğlu, o mücadele mekanizmasının en önemli elemanlarındandı.  Türkiye’den gelen silahları dağıtan ekibin içinde yer alıyordu.

            Kolay mıydı İngiliz döneminde bir yerden bir yere silah taşımak.  Adeta Turgut Özkaloğlu ve onun gibi cesur insanlar, tabir yerindeyse kelle koltukta bu görevi yapıyorlardı.  Hem de İngiliz’in silah taşıyanları astığı bir dönemde.

            Halkın arasında “Fil Turgut” lakabıyla bilinen ve aramızdan ayrılan Turgut Özkaloğlu, Kıbrıs Türkü’nün mücadele tarihine ismini yazdırmış önemli bir kahramandı. O bu dünyadan göçtü ama arkasında pek hatıra ve yaşanmışlıklar bıraktı.

            Allah’tan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine ve teşkilat arkadaşlarına başsağlığı dilerim.  Nurlar içinde yatsın...