KIBRIS Gazetesi’nin 15 Şubat 2021 tarihli yayınında tamamı Kıbrıs’ta çekilecek veya çekilmekte olan “BİR ZAMANLAR KIBRIS” adlı dizi ile ilgili bir haber vardı.  Çok değerli sanatçıların yer aldığı dizinin hayat bulması güzel de, o haberi okuyunca aklıma bir şeyler takıldı nedense...

            Dizi ile ilgili haberden şöyle bir anlam çıkardım:

            “Dizinin kurgulanması veya senaryolaşması hangi noktadan başlıyor?”

            Haberden algıladığım şudur:

            “Dizinin çekimi, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel olayları ile başlıyor...”

            Şayet yanlış algıladıysam lütfen kamuoyunu bilgilendirsin ilgililer, naçizane bir rica olarak.

            Bu dizinin senaryosu kaleme alınırken, şunu dile getirmek lazım.

            “Kıbrıs davası, 21 Aralık 1963 olayları ile başlamadı.”

            Gerçekten de dizinin çekimi bu noktadan başlanmışsa hatalı bir başlangıç yapılıyor demektir.  Halbuki bu filmin yapım projesi hayat bulmazdan önce şöyle tarihi bir eşeleselerdi, 1 Nisan 1955’le harekete geçen EOKA terör örgütünün ne kadar masum Türkü öldürdüğü, ne kadar insanın sokaklardan alınıp götürülerek kurşunlandığı ve 50 yıl sonra “kayıplar” listesindeki o insanların kemiklerinin ailelerine kemik olarak döndüğü ve bu meyanda “Kıbrıs davası” diye bir davanın, Ulusal Lider Dr. Fazıl Küçük’ün açtığı bayrakla başladığı bilinmeli ve dizide hayat bulmalıydı diye düşünüyorum.

            İnsanın etiketini ortaya koyması hoş olmasa da, bu önemli belgesel dizinin olası yanlış veya eksiklerini de dikkate getirmenin benim için bir görev olduğunu ifade ediyorum.

            Gerek merhum Ulusal Lider’e uzun yıllar Özel Kalem görevleri yapan, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la birebir çalışma şansına sahip olan, beş buçuk yıl cephelerde düşmanla birebir savaşan bir mücahit,  ve bu iki önemli dava adamının hayatlarını kitaplaştıran bir dramaturg ve Dr. Fazıl Küçük Vakfı’nın Müdürü olarak birkaç satır yazma ihtiyacı duyduğumu, affınıza sığınarak söylemem gerektiği kanaatine vardım.

            Bu iki önemli dava adamının Kıbrıs davasına verdikleri emeği, döktükleri teri ve yaptıkları fedakarlıkları birbirinden ayırd edemem.  Lakin bir davanın her zaman bir lideri vardır.  O liderin etrafında kümelenen değerli dava adamları ve nice yürekli insanlar vardır.  O bağlamda şayet dizi 21 Aralık 1963 olayları ile başlar ve gelişirse, o çekimlerde içerik ve malzeme olarak, içinin hangi malzemelerle doldurulacağını ve inandırıcılığını koruyacağını doğrusu merak ediyorum.

            Şayet bu dizinin yapımcıları Dr. Fazıl Küçük’ün hayatını okumuş ve incelemişlerse, O’nun 21 Aralık 1963’ten Nisan 1968’e kadar ne büyük acılara ve zorluklara maruz kaldığını da öğrenmişlerdir demektir.  Bir diğer deyişle Dr. Küçük, bu halkın ulusal lideri, Dr. Küçük’ten o özgürlük bayrağını devralan Denktaş da önemli dava adamıydı.  O bağlamda doğru algı ve doğru verilerle bu dizinin çekilmesi gerektiğini düşünüyorum.

            Yine naçizane bir durumu da dile getirme ihtiyacı duyuyorum.  Şöyle ki...

            Gönül arzu ederdi ki, bu dizi çekilirken Dr. Küçük Vakfı ile, Dr. Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük ve aynı yolu yürüyen insanlarla bir araya gelinsin ve katılımcı ve çoğulcu bir zihniyetle dizinin çekimine öyle başlansın.

            Lütfen kimse bizi yanlış anlamasın.  Bu yazıyı birkaç kimliğimle kaleme almış oluyorum esasında.  Dizinin daha zenginleşmesi ve gerçekçilik ilkesi içinde film dünyasına kazandırılması en büyük idealimizdir.  O nedenle duygu ve düşüncelerimi dile getiriyorum.

            Esasında gerek Dr. Küçük’ün, gerekse Denktaş’ın hayatlarında pek çok dramatik unsurlar vardır.  O dramatik unsurlarla dizinin beslenerek hayat bulması daha güzel olmaz mıydı?  Belki senaryoyu okumuş olsaydım fikirlerim başka olurdu.  Yine de bilemiyorum.  Düşüncelerim hala bu konuda bulanıktır maalesef.

            Lütfen kimse bana “konuya önyargılı yaklaşıyorsunuz” demesin.  Geçmişte de bu tür çalışmaları gördük ve yaşadık.  O nedenle hassasiyetimizi dile getiriyoruzm, Dr. Fazıl Küçük Vakfı adına.

            Yine de yolun başında iken bu duygu ve düşüncelerimi dile getirmemin bir vicdani borç olduğunu da ayrıca ifade etmek isterim.

            Böylesine önemli bir proje için kollarını sıvayan yapımcı ve tüm sanatçılara çalışmalarında başarılar dilerken onları bir kez daha bilgilendirerek, olası bir hatadan dönmelerini öneriyorum.

            Belgesel ve tarihsel süreci anlatan bu ve buna benzer diziler, inandırıcılıklarını ve gerçekçiliklerini korudukları zaman kabul görür ve yayın dünyasına girer.

            Sanırım hatalı veya yanlış bilgiler üzerine bina edilecek bir eser yayınlandıktan sonra, yapımcılar daha zor ve acımasız eleştirilere de maruz kalabilirler.

            VOLKAN ve TMT’nin Kıbrıs Türkü’nün hayatındaki yeri çok büyük ve çok önemlidir.  Bu önemli duruma rahmetlik Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’yu da eklersek, o dizi daha da anlam kazanır herhalde.

            Özerle  Dr. Fazıl Küçük Vakfı olarak “BİR ZAMANLAR KIBRIS” adlı dizinin bir kez daha gözden geçirilmesinde çok büyük yarar görüyoruz.