Depremin ardından bizi bekleyen en berbat tehlikelerden biri milliyetçilik ve ırkçılık. Daha şimdiden Suriyeliler hedef tahtasına sürülmeye başlandı
Deprem felaketini henüz atlatamadık. Atlatamadığımız tehlikelerden biri, düşmanlık hırsımız, kinimiz, şiddet eğilimimiz.                                                           
Bize benzemeyene, bizden olmayana gösterdiğimiz aşırı tepkilerimiz. Farklı siyasi görüşten, farklı ülkeden, farklı dinden ve mezhepten, farklı ırktan ve ulustan olanlara katlanamamamız. Deprem felaketi yaşanırken bile…
Bakın yeryüzü sarsılıp üzerindekileri yutmaya başladığında hiç böylesi ayrımlar yapmıyor. Canlı cansız, insan hayvan, Türk Arap, Sünni Alevi… Hepsini zayıf yerinden vuruyor. Zayıf yer, malum, kuralsızlığımız, kaygısızlığımız, rüşvetçiliğimiz, yalancılığımız, akılsızlığımız…Bütün bu kusurlarımızı simgeleyen çürük binalarımız. Onları içindeki her şey ve herkesle birlikte önce öfkeyle sarsıyor, sonra kendisi ile karanlık ve nefessiz günah betonlarının arasında sıkıştırıp eziyor.
Felaketin şoku tüm ülkeye ve dünyaya yayıldıktan sonra, o korku filminin içinde hiç rolü olmayanlar ya da baş rollerden çok uzağa düşenler, şimdi sıra bizde diyerek biriktirdikleri kara enerjiyle sahneye çıkıyorlar. Kimi hırsızlık, yağmacılık yapıyor… Kimi siyasi çıkarı için yalancılık ve gaddarlık… Kimi kendisine benzemeyenlere yönelik düşmanlık, provokatörlük… Enkazın tümüyle ortadan kaldırılması aşamasında daha kim bilir neler yaşayacağız.
Deprem felaketinin ardından bizi bekleyen en berbat tehlikelerden biri milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık kökenli olanlar. Daha şimdiden Suriyeliler, Afganlar, Kürtler, şu ya da bu ulus, din ve mezhepten olanlar hedef tahtasına sürülmeye başlandı. Üstelik sürenlerin arasında kendini pek bir modern, çağdaş, ilerici, laik, cumhuriyetçi görenler de var.
Bakışları, sözleri, tavırları sanki felaket karşısındaki acizliklerinin ve başkalarından korkup da onlara karşı açık edemedikleri tepkilerinin içinden bir anlığına çıkıp şahlanarak hemen oracıkta birilerinin kanını dökmek istercesine hastalıklı. Kendi başlarına tepki koyacak karakterde olmadıklarından, karanlık akılları yettiğince kalabalıkları kışkırtma çabası içindeler. Belki “başaracaklar”, belki de nefretlerini bir sonraki felakette kusmak üzere saklayacaklar.
( T 24 sitesinden )