Hemen her toplumda dikilili taşlar var. Osmanlı’da okçuların atışlarda kullandığı ”Nişantaşları” bunun başında geliyor. Mısırlıların önemli sembol taşlarından biri de, İstanbul, Sultanahmet’teki hipodromda. Bir diğeri İstanbul’a getirilirken Mısır açıklarında batmış. Onu Napolyon, Mısır seferinden sonra Paris’te, Place de la Concorde’daki meydana dikmiş.
Amerikalılarda hiç aşağı kalır mı? Onlar da Paris’teki Mısır dikili taşının bir kopyasını Vaşington şehrine dikmiş.
Bizim de iki dikili taşımız var. Yakın Doğu’daki, Lefkoşa-Sarayönü’ndekinin kopyası. Bizim dikilitaşlar o kadar ahım, şahım değil; ama gene de bizim
yıllardır dünyanın merkezinde oturduğumuzu sanmamıza yardımcı oluyor.
Yıllar önce ”Kıbrıs”dan söz açınca, insanların iki toplum arasındaki gerginliğin şiddetini sorduğuna tanık oluyordum.
Şimdi sessizlik, ilgisizlik ve vurdum duymazlık egemen.
Artık, insanların utanmasa ”Kıbrıs mı; orası nerede?” dediğini duyar gibi oluyorum.
Ardından, İsveç’e gelirken uçakta, bitişik koltuktaki Kanadalının söyledikleri geliyor aklıma.
”Ben Kıbrıs’ta BM Barış Gücü’nde görev yaptım. Son kırkbeş yılda çok şey değişmiş. Evvelden herkesin bir eşeği vardı; şimdi galiba hemen herkesin BMW’si, Toyoto’su var!”
”KİA’da var, Ford da!..”
Kanadalı biraz rahatsız olmuşa benziyor.
”Lütfen anlamamazlık etme; eskiden kerpiç evleriniz, üzüm bağlarınız vardı; şimdi onlardan hiçbir iz kalmamış. Villar, yüzme havuzlu villarlar… Ama konuştuğum Kıbrıslılar herşeyin daha da fazlasını istiyor; neden?”
Ne yalan söyleyeyim; yerin dibine giriyorum.
Kanadalı yol arkadaşım Kıbrıs’ı biliyor.
En azından bildiğini sanıyor. Kuzey Kıbrıs’ın bu kadar kötü yönetilmesinden Türkiye’yi sorumlu tutuyor.
”Siyaset geleneği olmayan bir halka, al bu parayı kendini yönet denir mi? Türkiye daha gerçekçi olmalıydı; devlet kadrolarını eğittikten sonra göreve başlatmalıydı. Dolayısıyla, çarpık yapının asıl sorumlusu Ankara’dır.”
Adam dolu. O, sıradan bir BM askeri olmamalı, diye düşünerek soruyorum.
”Kıbrıs’tan döndükten sonra ne yaptınız?”
”Toronto’da Siyasal Bilgiler okudum; doktora yaptım.”
Hissetmiştim, demekle yetiniyorum.
***
Efendim, hemen hergün ondan fazla gazeteyi, ondan fazla televizyonu ve ondan fazla radyoyu dolduracak kadar laf üreten bir medyaya sahibiz.
Peki, kaç gazeteniz her gün özel haberi var?
Kaç televizyonun muhabiri özel haber üretiyor?
Ya bir ya iki!..
Soruna bu açıdan bakınca, televizyonlardaki birçok program yapımcısı/sunucusunun twitterlerde cirit attığına tanık oluyor ve ister istemez soruguluyorum:
”Bu insanların görüşleri belli bir akademik veya kişisel eğitim ve araştırma sonucu mu oluştu?”
Birkaçı dışında ”evet” demek çok güç. Ama onlar hiç çekinmeden Twitter’de ”Ayın en fazla twetter atan kişisi,” olarak boy gösterebiliyor. Dolayısıyla, toplumumuz nicelik ve nitelik arasındaki ince ama derin çizgiyi pek içselleştirememiş olduğunu anlıyoruz.
***
Kanadalı’ya yaptığım 3,5 saatlik yolculuktan kulaklarımda çınlayan bir kaç tümce var:
”Siz yıllarca BM’nin parasını çarçur ettiniz. Yıllarca birçok BM ülkesi sizin can güvenceniz için emek ve para sarfetti. ”
Bir anda aklıma yıllar içinde Kıbrıs’ta görev yapan milletler ve askerleri geliyor. Saymaya çalışıyorum:
Arjantin, Avustralya, Avusturya, Birleşik Kırallık, Bosna Hersek, Canada, Danimarka, El-Salvador, Finlandiya, Hindistan, Hollanda, İsveç, İrlanda, İtalya, Macaristan, Slovakya, Peru, Ukranya, Yeni Zellanda.
Eğer aklımda doğru kalmışsa Türkiye dışında19 ülke, askerini, parasını ve malını Kıbrıs Türkü’nün esenliği için harcadı.
Eğer Kıbrıslı Türklerin Rumlara karşı beslediği muhabbet o kadar fazla idiyse, neden ”Biz aramızda çok güzel anlaşıyoruz. BM askerlerine ihtiyaç yok,” diyemiyorlar?
Dünyanın dört bir köşesinde ateş var. Ama BM, Kıbrıslı Türklerin korunabilmesi için Ada’ya asker gönderdi, hastane yolladı.
Adadaki Türk nüfus, BM askerlerinin kendilerini Rumlardan korumasına gerek olmadığını düşünüyorsa, bunu biran evvel açıklaması gerekmez mi?
Çünkü 50 yıldır Kıbrıs’a asker gönderen ülkeler bizim için bütçelerinden para harcıyorlar da!..
Sarayönündeki Dikilitaş dünyanın merkezi değil.
Bizim de can güvenliğimiz için Mehmetçikten başkasına ihtiyacımız yok.
Lütfen dünyayı ve onların yardımsever insanlarının duygularını sömürmemek dileğiyle.
Efendim, saygılarımı sunarım!..