Kıbrıs görüşmeleri sağlam bir zemine oturtulmaya çalışılırken, bir de bakıyoruz bütün dünyanın yaptığı gibi İsveç Büyükelçiliği Kıbrıs’ın din adamlarını bir araya getirmiş ve bir “barış ve çözüm” mesajı verdirmiştir.
           
İsveç Büyükelçiliği’nde yapılan “din adamları toplantısına” bizden Din İşleri Başkanımız Prof. Dr. Talip Atalay, Rum tarafından Başpiskopos Hrisostomos, Maronit Başpiskoposu YoussefSouifi,  Ermeni Başpiskoposu VaroujanHekelian ve Latinlerin temsilcisi Papaz George Kraj katılmış.
           
Artık herkesin taraf olduğu şu Kıbrıs görüşmelerine ve çözüme  din adamları da endekslenmiş durumda. Esasında bu olaya pozitif bakmak lazım.  Bakarken de şu sözleri geçirirsiniz içinizden.
           
“Keşke daima din ve ibadethaneler, evrensel değerler bağlamında hareket etseler” dersiniz.
           
Bu din adamları bir araya gelip iyi dilek ve temennilerde bulundular.  Tümünün de ortak yanları, din, ahlak ve Allah yoludur.  Bütün yolların çıktığı nokta Allah değil mi?
           
Bütün din kitaplarına bakınız, göreceksiniz dinlerin kökündeki temel manevi varlığın Allah olduğunu.
           
Bu din adamları kendilerince beyanatlarda bulunmuşlar ve anlamlı sözlerle günü tamamlamışlardır.
           
Bence en anlamlı sözü, bizim Din İşleri Başkanımız Prof. Dr. Talip Atalay söylemiştir.  Onun kullanmış olduğu bu ifadeler üzerine bir sürü kitap yazılabilir.  Bakınız Atalay ne demiş bu buluşmada.
           
“Dini liderlerin dili, siyasilerden farklı olmalıdır.”
           
Bence de doğru bir teşhis.  Dinle devlet işlerini birbirinden ayırırken, din adamlarının kesinlikle savaşlara ve ateşe körükle gitmemeleri gerekir.  Özellikle biz Türk insanlarının en temel ilkesidir laiklik.  Dinle devlet işlerini birbirine karıştırmayız.  Atalay şu sözleri ile “Sakın siyasete karışmayınız ve her zaman barışçı olunuz” demek istemiştir.
           
Şayet geçmiş acılarımıza baktığımızda, o fotoğraftaMakarios’un bütün din adamlığı ve siyasi hayatındaki duruşunda hep kan ve irin olduğunu gördük. O zor günlerde neler yaşamamışız ki…
           
Makarios tek hedefi olan ENOSİS uğruna din adamlığını her zaman bir maske olarak kullanmış ve örtünün altındaki silahları saklayarak masum insanların kurşunlanmasına vesile olmuştur.
           
O Makarios değil mi İngilizler tarafından Seyşel Adaları’na sürülen?  O Makarios değil miydi kilisede ENOSİS için yemin eden?   O Makarios değil miydi kilisenin mahzenlerini silah dolduran?
           
Şayet Makarios Din İşleri Başkanımız Talip Atalay’ın dediği gibi “dinin dilini” barış ve huzur anlamında kullansaydı, bu ada bu hallere düşmezdi.Herşeye rağmen Makarios hedefine ulaşabildi mi?  Ulaşamadı.  Hem kendi halkı bölündü, hem de Türk ve Rumların coğrafi bölünmede iki ayrı yolda yollarına  devam etmesi gerçekleşti.  Makarios’un ideali o değildi.  “Din, kilise, haç” dedi ama hep o anlamlı sözlerin arkasında kin ve nefret tohumları serpti.
           
Zaman zaman Hrisostomos’un açıklamalarını da okuruz.  Hatta kendisi ile yapılan mülakatlarda, “barışçı ve çözümcü” kimlik sergilese de, zaman zaman keskin ve acımasız ifadeler kullandığına da tanık olmuşuzdur.
           
Bu buluşmada Hrisostomos’un şu sözleri iyi niyetle söylenmiş sözler olarak algılansa da, ince ayarlı bir mesaj vardır o sözlerde.  Bakınız Hrisostomos ne dedi…
           
“Türkiye’nin barış sürecinde pozitif bir rol oynayacağına inanıyorum.”
           
Hrisostomos’un bu ifadeleri Türkiye’nin çözüm için rol oynamayan bir pozisyonu olduğu anlamına gelmez.  Bilakis Türkiye her zaman Kıbrıs görüşmelerine ve çözüme pozitif bakmış ve öyle de yaklaşmıştır.  Herhalde bundan sonra da Türkiye o pozitif durumunu sürdürecektir.
           
Önemli olan din adamlarının yapmış oldukları ortak açıklama ışığında gerçek anlamda onurlu bir barış ve anlaşma olmasıdır. Bu anlaşma sürecinde de din adamları aynı dili kullanmalıdır.  Yani diğer bir deyişle, Atalay’ın dediği gibi din adamlarının (milliyetleri ötesinde) mutlaka aynı dili konuşmalarıdır. Çünkü dini ve manevi değerler herşeyin üstündedir.