Ada genelinde son günlerde düşen yağışların daha da devam edeceği ilglilerce belirtilirken, 10 yıllardır kuraklık yaşanmakta olan Kıbrıs için ne kadar değerli ve yararlı olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Bu yağışlar sonucu su seviyeleri epeyce azalan barajlar ve su göletlerinin uzun yaz ayları için Kıbrısın tüm canlılarının kullanabileceği yaşam stokları biriktirdiğini söylemek yerinde bir sözdür.
İlk gazetecilik yıllarımın geçtiği Halkın Sesi gazetesinde rahmetli Dr. Fazıl Küçük’ün,  her yıl yağmur mevsiminde nasıl heyecanlandığını, özellikle bizlere köylü ve tarımsal üretim yapan insanların yağışların bir an önce başlamasını nasıl özlediklerini anlatırken yaşadığı duyguları,  gözlerinden okumak mümkündü. Kıbrıs Türklerinin lideri Küçükün, en insani ve yalın haliyle yağmakta olan yağmuru, düşmekte olan su taneciklerini nasıl bir sevgi ile izlediğine bizzat tanıklık ettim. Küçük, “yağmur köylülerimiz için, ekmektir, yaşamaktır, emeğinin karşılığını ürün olarak almaktır ve tabii ki  harmandır,düğündür dernektir “ derdi. Yağmurları, yağışı özleyebilmesi,  bu kadar güzel duyumsayabilmesi Dr. Küçük’e karşı bende ayrı bir sempati oluşmasını da sağlamıştı. O’nu sadece bir lider olarak değil herhangibir köyümüzün yaşlısı, güngörmüş, güngeçirmiş toprağına bağlı çiftçisi olarak da görüyordum. Kendine özgü ses tonuyla “Mustafa, ben yokluğu, kuraklığı ve bunların insanların üzerindeki etkisini çok iyi görmüş ve yaşamış birisiyim.” Derdi bana.Bu nedenle her türlü bereket ve verimliliğe yol açacak doğa olaylarından tutun, girişim ve çalışmaların doğal müttefikiydi.
Gazetedeki Ofisi de neredeyse 24 saat toplumumuzun tüm bireylerine açıktı. Ben O’nun ofisinde halkımızın her kesiminden, köylüsünden, işçisinden, memurundan kentlisine kadar, insanların gelip rahatça konuştuklarını sorunlarını paylaştıklarını da yaşadım ve gördüm. 1976 yıllarından sonra hızla siyasallaşma ve partileşme sonucunda oluşan bazı kutuplaşmalar karşısında bazan keyfi kaçsa da, sonuçta “arkadaşlığınızı, dostluğunuzu, akrabalığınızı bozmayın, siyaset başka fikirlerin ayrılığı başka, insanlık kardeşlik başkadır” diyerek toplumun geneline yönelik siyaset öğretmenliğini de hiç elden bırakmamıştı.
Kendisinin ilk liderlik yıllarında siyaseten eleştirdiği bazı insanların o dönemlerde nasıl kendisine küsmüş olduklarını gördükten sonra,  bu gibi gücengenlik ve küsmelerin yaşanmaması için özellikle tedbirler almak zorunda olduğunu da yine Doktordan kendi sözleriyle dinledim…Çarşıda sokakta rastladığı bu gibi kendisinden kaçmaya çalışanlara, “Arkadaşlar ben çıkar ve söylerim, eleştiririm yazarım, bu iş başka,  arkadaşlığımız, dostluğumuz başka. Hadi gelin beraber kahve içelim, daha önce yaptığımız gibi yiyelim, içelim muhabbet yapalım, eğlenelim” derdi..Ya da bizzat arayarak ve aratarak gönül alır demokrasi dersleri verirdi. .Neticede bir tıp doktoru olarak siyaset yapmayı öğrenirken aynı zamanda siyasal yaşamı topluma öğretmek durumunda kaldığını yine kendine özgü sevecenliği ile anlatır bizlerin de gazeteciler olarak yazdıklarımızda,çizdiklerimizde hassaslık göstermemiz gereken konu ve noktaları bıkmadan usanmadan vurgulardı.
İlk köşe yazılarını Doktorun gazetesı Hakın Sesi’nde başlamıştım. Kısaca elime kalemi O verdi derim hala ve bundan da gurur duyarım. Ve şu sözlerini de hiç unutmam, anlatırım yeri geldiğinde, kendisi de bir köşe yazarı olarak bana söylediklerini: “Mustafa yazını yazdıktan sonra, biraz dinlen ve baskıya vermeden önce bir oku. Eğer okurken içinden, kin, öfke, intikam duyguları geçerse bu yazıyı yayımlama, çekmecene at. Ertesi gün tekrar gözden geçir yazdıklarını, yine öfke, kin ve intikam duyguları hakim olursa içinde, bu yazıyı yırt ve at”..
Liderimiz ve gazeteci Dr. Küçük basın özgürlüğü ilkelerine tamamen bağlıydı ve kendisi de korkusuz bir gazeteci olma örneklerini çok vermiştir. Bugün O’ndan bazı anılarımı aktarma gereğini duydum yaşamakta olduğumuz ortama biraz olsun esenlik getirmesi dileğiyle.
Kısaca, tüm Kıbrısın hala en eski yayımlanmakta olan günlük gazetesi Halkın Sesi’nin kurucusu , Liderimiz ve gazeteci rahmetli  Dr. Küçükü, son günlerde yaşadığımız demokrasi ve hukuk dışı eylem ve davranışlar nedeniyle çok daha derinden hatırladım ve hatırlatmaya çalıştım.
Demokrasimiz de,  özgürlüklerimiz de, basınımız da,  son günlerde yağan yağmurlar gibi bereketli olsun.
“Basın özgürlüğü dahil demokratik hak ve özgürlükler oksijen gibi su gibi herkese gereklidir” Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin dün yapmış olduğu açıklamadan bir satırla noktalıyorum sözlerimi.