Demokrasi aklın ulaştığı en makul ve en adil bir sistemdir, bilimsel tanımıyla.
Karşıtlarını söküp atarak girmiştir modern toplumlara demokrasi sistemi.
Demokrasi, adalet, eşitlik ilkelerini vadederek halklara.
Özellikle gelişmiş toplumlara açmıştır kapısını öncelikle.
Hatta bir yaşam biçimi olmuştur ailede, okullarda, diğer iş alanlarında.
Ve her yerde, her kurum ve kuruluşlarda.
Ve bütün sosyal yapılarda diyebiliriz özetle.
Eğitime gereksinim duymuştur demokratik nesillerin oluşması için demokrasi pratiği...
Ne var ki siyaset ve düşünce tarihinde otokratik eğilimler siyasal baskılarla demokrasiyi frenlemeye düşünsel etkinliklerin kısıtlanmasına ve demokratik yaşamın sonlandırılmasına çalışılmakta bir takım çıkar zümrelerince.
Ancak demokratik yaşamla özdeşleşmiş halk, siyasal liderlerinin önderliğinde otokratik yasaklara karşı özellikle medya kurumlarını kullanarak tepkilerini göstermektedirler.
Siyaset tarihi göstermektedir ki demokrasi ile otokrasi arasında
Ortaya çıkan bu tür çatışmalarda bu mücadelenin muzaffer olanı her zaman için ve mutlaka halk olur.
Yani halkın rejimi olarak tanımlanan DEMOKRASİ kazanır fikirsel ve eylemsel müsademelerinde.
Bu sosyolojik bir kanuniyettir ve bundan sonra da hep öyle olacaktır.
Şu koşulla ki bundan böyle oluşabilecek her hangi bir rejimsel değişimin özü mutlaka ve yine de demokrasi olacaktır.