Sanırım yıllarca telaffuz edilen bir sözdür UBP ve DP için şu “Birleşiniz” sözü.  Gerçekten misyonları ve idealleri aynı, tabana bakış açıları aynı, halkla olan beraberlikleri aynı olan bu iki partinin birleşmemesi için bir neden yoktur elbette.
           
Bazen kendime şöyle derim...
           
“Yahu şu politika ne kadar değişkendir.  Dün kavga edenler, yarın dost olabiliyorlar.”
           
Gerçekten politika öyle bir şey olsa gerek.  Geçmişte DP’nin “Dokuzlar hareketi” içinde UBP’den kopuşunu anımsarız.  O ayrılık, parti içi kavgaların ve farklılıkların bir sonucuydu.  Galiba restleşme idi hatta.  Rahmetlik “Baba” Denktaş’la Eroğlu’nın zıtlaşması olarak da algılanmıştı o zamanki zıtlaşma.  Tabii ki zıtlaşmanın odak noktası da Serdar Denktaş ve kendisi ile aynı yolu yürüyen sekiz arkadaşıydı.
           
Bakınız köprülerin altından çok sular aktı geçti.  Küsler barıştı, barışıklar küstü.  Lakin sağda tek temel fikir, bu iki partinin yaklaşımında çok önemli bir unsur olarak kendini göstermiştir.  O önemli unsur da, KKTC’nin yaşatılması fikridir.
           
Rahmetli Denktaş’la Eroğlu arasında geçmişte “büyük savaşlar” olsa da, temelde, her zaman “KKTC’nin yaşatılması” anlayışı var olmuştur.  Zaten Serdar Denktaş da aynı misyonu üstlenmiş bir siyasetçidir.  Annan Planı’nı düşünün bakalım... Rahmetlik Denktaş’la Eroğlu aynı davayı savunmadılar mı?  “Annan Planı’na hayır deyiniz, çünkü KKTC’nin yaşatılması en temel geleceğimizdir” sözleri ile aynı yolda yürümediler mi?
           
Son cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir hatırlayın bakalım.  DP ayrı bir parti olarak, nasıl da seçim podyumuna çıkmış ve “Bükemediğim eli öperim” diyerek Eroğlu’nun elini havaya kaldırıp, “Bütün desteğimiz Eroğlu’nadır” sözlerini halkın yüzüne haykırmıştır.  Her politikacı bu hareketi  yapamaz ve bu sözleri söyleyemez.  Ne de geçmişte büyük restleşmeler yaşamış bir politikacı böyle bir davranış içine de girebilir.  Ama Serdar Denktaş bu büyüklüğü gösterdi ve Eroğlu’nun üçüncü cumhurbaşkanı seçilmesinde büyük rol oynadı.
           
Örneğin önümüzde yapılacak yerel seçimlerde UBP ile DP-UG’in ittifak yapması, koalisyon ortağı  CTP’nin tepkilerine yol açsa da, bu davranış gelecekteki birleşmenin müjdecisidir bence.  Nitekim Özgürgün de basına yapmış olduğu açıklamalarda “Birleşmenin” sinyalini vermiş ve açık kapı bırakmıştır.
           
Şimdi gelelim olası bir birleşmeye...
           
Şayet geçmişte aynı çatı altında bir partide hizmet eden bu iki sağ kanat birleşirse, yeni bir isim altında mı yollarına devam edecekler, düşünce kaldırır.  Zaten Serdar Denktaş da “UBP-DP başka isim altında birleşebilir” demiştir.
           
Sizce isimin önemi var mı?  Bence yok.   İş o noktaya geldikten sonra herhalde yeni bir isimle yolları birleştirip aynı amaç için uğraş verecekler.
           
Şayet empati yapacak olursak, herhalde ne Hüseyin Özgürgün’ün “Hayır efendim onlar gelsinler UBP’ye katılsınlar”, ne de Serdar Denktaş’ın “UBP gelsin DP ismi altında yoluna devam etsin” deme lüksü vardır. Lakin gerçek olan odur ki, her iki parti de kendini siyaset arenasında birer güç olduklarını tabanları ile kabul ettirmişler ve büyümüşlerdir.  O bakımdan yeni bir isim altında bir birleşmenin olması doğaldır.
           
Bir de birleşme sonrasında olasılıkları konuşalım.  Evvela böyle bir birleşmenin, parti tabanlarındaki insanların kafalarında bu işi bitirmeleri ve kabul etmeleri gerekir.  Çünkü zaman zaman UBP’nin DP’yi, zaman zaman da DP’nin UBP’yi icraatlarından ötürü ağır eleştirileri olduğu bir gerçek.  Herşeye bir anda sünger çekmenin de hayli zor olacağını da düşünüyor insan.  Her iki partide de fanatik ve bireysel düşüncelerinin saplantısından kurtulamayan insanlar vardır.  Bu insanların kafalarındaki yeni fotoğrafı içlerine yedirme işlemi ne kadar zamanda berraklaşacak ve iki partide bu ve buna benzer birliktelik tepkileri yok edilecek.
           
İleride birleşme sonrasında yapılacak seçimlerde her iki partinin tabanı da “birleşmenin arkasındaki ayrılıkçı” yapı içinde hareket etmeyecek mi?  Yani gizli ve organize yandaşlık uygulamaları. 
           
Bunları düşünüyor insan olası bir birleşme sonrasında.  Lakin zaman en güzel ilaçtır.  Herhalde her iki partinin tabanı da bu beraberliği veya yeniden beraberliği hazmederek, geleceğe birlikte yelken açarak önümüzde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Eroğlu’na güçlü bir destek verecekler.
           
Esasında birleşmenin artıları ile eksilerini kıyaslayacak olursak, herhalde halkın geleceği ve Kıbrıs konusundaki selameti için artıların daha çok olduğunu söyleyebiliriz.
           
Zaten insanlar bir de şu soruyu soracak:
           
“Madem birleşecektiniz neden ayrıldınız?”  Veya “Madem ayrılarak farklı politikalarla birer erk olduğunuz göstearerek, şimdi neden birleşiyorsunuz?”
           
İşte bütün bu değerlendirmelere baktığımızda, gerçek olan şeyin, geçmişe sünger çekip, yeni bir yolda kolkola yürümenin daha hayırlı olacağını söylemek lazım.  Başka izahı var mı?  Zaman da, zemin de hazırlanmış ve tabanın arzusu da budur.  O halde???