Gönül nazlanmaz boş yere, mutlaka nedeni var.
Nazlanma yakışsa da güzele, sırf nazlansın diye nazlanılmaz. Elbette onun bir bilinmeyeni var.
Bazen görmezlikten gelinirse nazlanmalar, yavaş yavaş cilvelerle süslenerek nazlanma hudutlarını aşar, ta ki nedeni belirlenene kadar.
Bazen de yerine getirildiğinde istekler, alışkanlığa dönüşür birden nazlanmalar.
Doğrudur, ayrı bir güzelliktir elbette nazlanma… Ancak sınırını aşıp da ısrarla sürdürülürse,
hele yerli yersiz kullanılmaya başlarsa çirkinleşmeye dönüşür güzelim cilveleşmeler.
Yemekler bile tat verir fazlaca pişirildiğinde; ancak fazlaca ateşte bırakılırsa başlar dönüşmeye çorbaya.
Dahası, bir de lakır lukur kaynatılırsa yemek menüden kalkar, menüye yazılır sadece pilav.
Şunu bilmek sosyal bir gereksinme: her şeyin bir sınırı var. Güzellik bile sınırı aştığında güzellikten de vazgeçebilir insanlar.