İlk hastanemiz Adiloğlu Kliniğydi.
Deniz Kırtasiyenin yanılmıyorsam ikinci dükkanı olan, Girne Kapısı Sarayönü yolu üzerindeki dört yol ağzındaki dükkanın karşısında. Polis merkezine varmazdan önce sol kolunuzun üstünde.
21 Aralık gecesi silahlar patlayınca başlayan  savaşın ikinci üçüncü gününde yaralıların can havli ile taşındığı klinik.
Annelerimiz,  çarşaftır yorgan şiltedir yastıktır yastık yüzüdür ne varsa gönüllü taşımışlardı, evlatlarına kocalarına babalarına karınca kararınca yardım ve şimdilerde hem yöneticilerin beceriksizliği ve hem de o yıllara göre nisbeten varsıl olmamızın getirdi aymazlıkla pek de önemsemezmiş gibi davrandığımız hürriyet için direnmek niyeti ile.
Ben de kapı kapı dolaşıp yastık yüzü çarşaf toplayan Lefkoşa çocuklarından biriydim.
Lefkoşa böyleyken Limasol’da Cemaliye Hocaoğlu öncülüğünde düğün salonu hastane haline getirilmişti. Benzerleri her kasabada yaşanmıştır biliyorum.
Bu anılar,  sahibinden satılık veya kiralık tabelaları ile vaz geçilecek anılar değildir.
İlkokulda tarım dersimiz de vardı, zerzevat yetiştirdiğimiz öğrenciler olarak hem de el sanatları atölyemiz. İlk yardım kolu ve dahi Mehter takımı. Ne da yakışıklı bir mehterandı 14 Ağustos 1974 tarihinde Makarna Fabrikası siperinde şehit olan ve Naci Talat’ın ‘ ağır işçi’ niye tanımladığı sevgili Hüseyin Paşa’ya
Hikmet Hoca seramik dersi verirdi ahşap oyma dersi de Atatürk İlkokulnda.
Yoksulduk.
Yıl 1963 idi ve yanında 5 işçi çalıştıran Türk  işyeri yok gibiydi.
Önceleri Taksim kola, sonra Belkola fabrikası vardı bir, bir de Denktaş’a yağcılık olsun diye onun TMT kod adı olan Toros adı ile kurulan trikotaj atölyesi.
103 köyden göç ettirince bizi EOKA ve Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı üstelik de din adamı sıfatlı eli ve ruhu kanlı Makarios ile Cumhuriyetin ilk içişleri Bakanı olan ve EOKA nın ki bu EOKA Kurgu tarihçilerin  tek günah keçisine çevirmeye çalıştıkları EOKA B değil, elleri ve tarihi daha kanlı olan orijinal EOKA dır ( meraklısı rahmetli Hristofyas’ın kitabından kendisinin de nasıl EOKA ya özendiğini ve EOKA kahramanları gibi olmak istediğini yazdığını okuyabilir. Hem de bu düşünce öyle 1950 lere ait değil, kitap 2016 yılında yazılıp basılmıştır)
Yoksulduk ve sur içinde kuşatma altındaydık Lefkoşa olarak. Limasol da kuşatma altındaydı Mağusa Baf ve İskele de.
5 evden oluşan Goşşi teslim olmamıştı.
Lefkoşa’dan ve adanın her yerinden ölüm haberlerini alıyorduk.
Tekke Bahçesinin bahçe kısmı şehitlik olmuştu ve doluyordu.
Naim Adiloğlu Kliniği yetersiz kalmıştı. Şimdilerde Rauf Denktaş üniversitesi olan ve Doğan Harman’ın evinin tam karşısında Hoca lokantasının çaprazında olan sigara fabrikasını hastane yaptık 103 köyden göç ettirilen ve çoğu Lefkoşa’ya sığınan  insanlarımızı günlerce,  haftalarca aylarca sinema salonlarında ( Şahin sineması ) dükkanlarda bir evde 5 aile gibi sıtır ettikten sonra Göçmen Evlerini de biz yaptık el ve gönül birliği ile hem de Türklerin yaşadığı bölgelere çimento,  çakıl kereste hatta mıh girmesini yasaklamışken büyük bağımsızlıkçı!!!! ve din adamı !!! Başpiskopos Makarios ve onun İçişleri Bakanı EOKA komutanlarından Polikarpos Yorgacis tarafından.
Bu süreç Makarios’un mümkün olan çözümden idealleri olan çözüme atlayabilirmiyim süreci idi.
Bu tarihtir. Yaşadığımız tarih ve tarih ile hatıralar sahibinden satılık- kiralık tanelası muamelesi göremez görmemelidir.