Yalınızlık her zaman şikayet edilen bir yaşam şekli olmuştur. Çüñkü insan sosyal yaşam için yaratılmış bir canlıdır. Bilimsel ve deneysel bir doğrudur. Bu yargı.
Gerçi bazan yoğun geçen bir günün ardından Keşke yalnız kalıp biraz dinlensem veya kendimi dinleyebilsem. Diyebilir insanlar ve haklıdırlar.
Ancak geçici bir istektir bu söylem. İlle de insan başka insanlarla birlikte olmak ister. Sosyal bir varlıktır insan.... Onu var eden de,yaşatan da toplumdur. Yoksa genelde yalnızlık ila nihaye sürdürülebilecek bir yaşam olamaz.
Bakın Fuzulinin şu mısralarına:
"Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı" Yalnızlığa yönelik bıkkınlık daha güzel nasıl ifade bulur. Ama mutluluğu yalnızlıkta arayanlar da az değildir mutlaka. İnsan yaşamında yalnızlığın da yeri var.
İşte size dinimizden harika bir örnek:
Yüce peygamberimiz yalnızlığa çekilerek Kuran-ı Kerimi Tanrı katından indirip, İnsanlığa hediye etmedi mi?
Hazreti Musa Sina dağına çıkıp yalnızlığa gömüldükten sonra Tevrat'ın on emrini Tanrıdan alıp yaymadı mı kullarına... Daha nice doğrular yalnızlık esnasında mucitlerce bulunmadı mı?.
Bir de Ünlü Alman düşünürü J.G Fichte'nin bakın söylediği yalnızlıkla ilgili şu güzel tümceye:
“Yalnızlığı sevmiyen özgürlüğü sevemez" Ardından değerli şair Özdemir Asaf' ın şu altın mısraları gelmez mi akla? "Yalnızlık asla paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz" ne kadar manidar.
Yalnızlıkla ilgili düşün tarihinde daha nice görüş ve düşünceler var.