Aşık Veysel’in dediği gibi, hepimiz uzun ve ince bir yoldayız. Gece, gündüz durmadan ilerliyoruz.
   Fakat, şu veya bu yönde ilerlerken acaba hangi yolda gittiğimizin gerçekten farkında mıyız?
   Yoksa!..
   Yoksa, insan kendini kaptırdığı kişisel hırstan dolayı hangi yola çıktığını unutmakta mıdır?
   Yola çıkış amacının ve hangi yola çıkıldığının unutulduğu, girilen sapa yollarda ilerlerken, koşulların onu ne hale getirdiğinin farkında olmadan mı ilerlenmektedir? 
 
 
*
 
 
   İdeallerimizin ve gerçeklerimizin peşinden giderek çıktığımız yollarda dur durak bilmeden yürüyoruz.
   Hepimiz çıktığımız yolda ilerliyoruz.
   Hepimiz bir yolda ilerliyoruz ancak ya yollarımız, ya da hedefimiz farklı.
   Kimimizin yolu istiklal ve bağımsızlık yolu, kimimizin mandacılık!..
   Kimimizin yolu çetrefilli, kimimizin engebeli, kimimizin yolu kaygan, kimimizin yolu da bazı güçler tarafından düzleştirilip, temizlenerek zemini uygun hale getirilmiş. İlerledikleri yolda herhangi bir pürüze takılmamaları için her türlü önlem alınmış. 
   Çıktığımız yollarda kimimiz her türlü meşakkate katlanarak ilerliyor, kimimiz de dış güçlerin verdiği katkı ile hızına hız katarak ilerliyor.
   Sonuç olarak hepimiz de çıktığımız yollarda belirli bir mesafe kaydetti.
   Ancak alınan mesafe de değişiklik göstermekte.
   Kimisi hedefi yolunda, kimisi de kişisel menfaatleri konusunda mesafe aldı.
 
 
*
 
 
   Neticede hepimiz öyle veya böyle bir yolda ilerliyor.
   Kimimiz doğru bildiği yönde hedefinden şaşmadan ilerlerken, kimisi ise yola neden çıktığını unutarak başka yollara sapıyor.
   Aklı karıştığı için ana yoldan saparak yan yollara giriyor.
   Nereye çıkacağı meçhul sapa yollarda dolanıp duruyor.
   Bu yollarda kah eğleniyor, kah düş kırıklığına uğruyor. Kah kişisel ihtiraslarını tatmin ediyor.
   Sonu meçhul ve müphem yollara girenler, sonlarını kestiremediğinden mi, yoksa çıkılan hedefe inanmadıklarından mı olsa gerek, genellikle kısa günün karı yaklaşımı içerisinde olmayı yeğlerler.
   Bir bakarsınız, bir gün gittiği yolun en doğru yol olduğunu savunurken, bir başka gün, başka bir yola girmiş, o yolun iyi olduğunu söyleyebilmektedir.
   Böylesi kişilerde herhangi bir ilke yoktur. İlke yanında istikrar da yoktur.
  
 
*
 
 
   Kimisi, etik değerlere sıkı sıkıya sarılarak, prensiplerinden taviz vermeden, çıktığı yolda küçük ve emin adımlarla huzur içinde ilerliyor.
   Kimisi de etik değerleri yerle bir ederek, azami menfaat koparmak için canını dişine katarak çıktığı yolda uzun adımlar atmaya çalışıyor.
   Böylesine uzun adım atanlar, kısa sürede geçmişi unuturken aslında geleceğinin ne olacağını da bilememektedir.
   Girilen sapa yollarda onu tanınmaz hale getirenler bir bakmışsınız onun her şeyini de beraber götürmüşlerdir. Ne kişilik, ne saygı, ne sevgi, ne de güvenirlilikleri kalmıştır.
   Sapa yollarda ilerleye, ilerleye, kişiliksiz, sevgisiz, saygısız, ilkesiz, güvenilmez bir hale gelmişlerdir.
   Böylelerinin inancı kaybolduğu için inandırıcılıkları da kalmamıştır.
   Dolayısı ile hangi yolda olurlarsa olsunlar, o yolda boş yere gitmektedirler.