Rahmet istedi; bir yaşlı dostumun sözüydü.
Derdi ki, “zaman zaman evinin balkonuna çıkıp öylesine bir naralanacaksın ki, konu komşu erkek olduğunun anlasın”
Amerika’nın da, II Dünya savaşından sonra, savaş esnasındaki müttefikleri ve yakınları olan İngiltere, Fransa vede İsraile karşı, Ortadoğu bağlamında, belki de ilk hörelenmesi süveyş kanalı krizinde oldu.
1956 yılı sonbaharında İngiltere, Fransa ve İsrail üçlüsü Mısır’a karşı bir hareket düzenlemesi içerisinde idiler.
Gerekçeleri de Nasır’ın Süveyş kanalını devletleştirme girişimi idi.
İsrail Sina yarımadasından yürüdü.
İngiltere ve Fransa da donanma ve uçakları ile Kahire’yi bombalamaya hazırlanıyordu.
Hatta ve hatta iki ülke harekatlarını başlatmışlardı bile.
İngiltere’nin muhalefeti iktidarı bu hareket için fikir birliği içerisindeydirler.
Ne var ki Amerika Cumhurbaşkanı Eisenhover bastırdı.
İngiltere’ye öyle bir ultimatom salladı ki, Eden, İngiltere Başbakanı, harekattaki yoldaşı Fransa’ya haber  verip danışamadan harekattan harekattan çekilme kararı aldı.
Fransa sap gibi ortada kaldı.
Her iki ülkenin de, İngiltere’nin ve Fransa’nın da, Ortadoğudaki prestijleri sıfır oldu.
Ve anlattığım bu olay adı geçen iki ülkenin de Ortadoğu ve de bölgenin petrol sahipliğindeki eğemenliklerin sonunun başlangıcı oldu.
Gerçekten de II Dünya savaşının sonu itibari ile Ortadoğu petrollerindeki hisseler İngiltere ve Fransa arasında bölüşülmüştü.
Amerika Süveyş krizini çözmekle Dünya jandarmalığındaki yerini bir kez daha sağlamlaştırırken, bir taşla iki kuş vurmuş, İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu petrollerine de talip olduğunu dünyaya ilan etmişti.
Nitekim Süveyş olayından sonra 5 Haziran 1957’de Eisenhover, sonradan Eisenhover Doktirini olarak bilinen bir mesaj göndermişti Kongre’ye.
Bu Doktrin Ortadoğu için bir proğram öngörüyordu.
Amerika Ortadoğu ülkelerine ekonomik ve askeri yardımı yanında kominizme karşı”koruma” da vadediyordu.
Ve Amerika yine Eisenhover’in ağzından, bu mesajdan kısa bir süre sonra yeni bir beyenat ile Amerika’nın dünyanın neresinde olursa olsun, Güney yarım küresinde, Kuzey yarımküresinde her kıta ve bölgesinde çıkarları olduğunu ve bu çıkarları korumaya kararlı olduğunu dünyaya ilan ediyordu.
 
Neden açtım tarihten bu sayfayı?
Bir, Amerika’nın Ortadoğu’ya olan merak ve ilgisinin bir kez daha herkesce bilinip anımsanması için.
İki, bizim de yani bu adacığın da Ortadoğu coğrafyasının çok önemli bir parçası olduğunu herkese hatırlatmak için.
Üç, hidrokarbon olayından sonra Doğu Akdenizin jeopolitik ve jeostrajik öneminin daha da artığını bilinmesi için.
 Dört, Amerika’nın çıkarları için herşeyi yapabilecek güçte olduğunun unutulmaması için.
O kadar ki Amerika şu süveyş krizi esnasında, iki dünya savaşında birlikte savaştığı İngiltere ve Fransa’yı bir çırpıda gözden çıkarabilmiştir.
Dolayısı ilede Amerika için öyle stratejik dost kavramı yalnız ve yalnız kendi çıkarlarının beslendiği sürece geçerlidir.
Çıkarlarına ters düşen durumlarda Amerika için stratejik dost kavramı ortadan kalkar.
Sebep olan kişi yada ülkenin üstüne bir çizik atar.
Bir şeyi daha unutmamak lazım.
Bırakalım, Süveyş krizinden bu yana Amerika’nın çıkarları uğruna vurup kırdığı, yakıp yıktığı olayları.
Ama Irak’ı hatırlayalım.
Suriye’yi hatırlayalım.
Ve Amerika’nın Kıbrıs sorununda şimdiye kadar muhatap olduğumuz ülkelere benzemediğini bilelim.