“Eski partilerin kemikleşmiş tabanları ve oy kitleleri var diyorlar. Doğru olabilir ama o partiler ‘kemik erimesi’ yaşıyor.”    
Bu sözler Kudret Özersay’ın ağzından çıktı ve onu pür dikkat dileyenler kahkahaları koyverdiler. Salon kahkahalarla çınlarken yüzlere gülümseme yayıldı. Ben de onu pürdikkat dinlerken, kahkaha atanlar arasındaydım.
Kudret Özersay bu sözleri, geçen hafta Gazimağusa’da, coşkulu bir kalabalık tarafından tıklım tıklım doldurulan salonda, başkanı olduğu Halkın Partisi’nin seçim toplantısında kullanmıştı. 
Muhteşem bir siyasal espriydi bu! İnanırlılığı/güvenirliliği dibe vuran siyaset kurumumuzun “ahval”ini güzel anlatıyordu. Elbette ki Kudret Özersay’ın ağzından çıkan sözcükler bire bir öyle olmayabilirdi. Bu sözleri o anda yazıya geçirmedim çünkü! Aradan günler geçtikten sonra şimdi yazıyorum ama anlam olarak tam da öyleydi. 
Bu vesileyle sözünü ettiğim esprinin ötesinde, siyaset kurumumuzda artık bir Kudret Özersay ve partisi gerçeği/etkeni olduğunu ve bu gerçek/etkenin seçimle oluşacak yeni dengelere damgasını vuracağına olan inancımı da vurgulamalıyım.

“YE KÜRKÜM YE” BENZERİ AVRUPALILIK / AVRUPAİLİK
Değişik bir seçim dönemi geçirmekte olduğumuzu herkes söylüyor. Yalnız ilk kez uygulanacak “çarşaf liste” dolayısıyla değil! İtibarsızlaşmış, statükolaşmış, benzeşmiş ve sorun çözme yeteneğinden yoksun siyaset kurumumuzu yeni dengelere kavuşturup yeniden yapılandırma potansiyeli ile yüklü bir seçim olduğu ve de ayrıca seçim propagandasının “Avrupai” biçimi dolayısıyla!
Çarşaf liste konusundaki düşüncelerimi bu sayfada çok kez dile getirdim. Yeniden yazmayı gereksiz örüyorum.  
İtibarsızlaşmış, statükolaşmış, partileri benzeşmiş ve sorun çözme yeteneğinden yoksun siyaset kurumumuzu yeni dengelere kavuşturup yeniden yapılandırma potansiyelinin ne olduğu da belli! 
Gelelim “avrupai” seçim konusuna! 
Her şeyden önce avrupailiğin soyut bir kavram olduğunu ve bu kavramı hiç sevmediğimi belirteyim. Elbette ki insan hakları, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, örgütlenme özgürlüğü, konuşma ve ifade özgürlüğü, azınlıkların haklarının korunması, cinsiyet eşitliği ve benzerleri gibi avrupai değerler vardır ama bu değerler yalnız Avrupalılar’ın kendileri içindir. Hatta Avrupalılık müthiş bir “ötekileştirme” de içerir. 
Neyse, konumuz avrupalılığın/avrupailiğin ne olduğu değil! Benim söylemek istediğim, Avrupalılığın/avrupaililiğin bize biçimsel olarak yansıdığıdır. Biz bu konuda biraz da Nasrettin Hoca’nın kürklü haline benzeriz biz! 
Hani Nasrettin Hoca bir ziyafet görüp de, kılık kıyafeti dolayısıyla kapıdan geri çevrilince bu kez kürkünü giyip ziyafet yerinin kapısına dayanır ve bu kez itibar görerek masanın başına oturtulunca “ye kürküm ye” demeye başlar ya! 
Bizim avrupailiğimiz aynen kürklü Nasrettin Hoca gibidir. Daha basite indirgersek biz biçimsel olarak, görüntüde Avrupalı/avrupaiyiz. Gerisi laf-ü güzaftır. Seçim süreci de öyledir.
Nedir bu anket maskaralığı? 
Nedir bu belden aşağı vurmalar?
Nedir bu etik dışı suçlamalar?
Nedir bu gerçekle zerre kadar ilgisi olmayan yakıştırmalar?
Saçmalamalar, dedikodular, rezillikler, maskaralıklar…..
Baştakilerin tutulduğu popülist vaatleri ve kamu kaynaklarını dağıtmayı dile bile getirmiyorum.
Seçim bitecek ve siz birbirinizin yüzüne bakacaksınız ey insanlar!..

ŞU KARMA OY KONUSU
Bu seçimin önemli bir gündem maddesi de karma oy konusudur. Anketler karma oy kullanma eğiliminin güçlü olduğunu gösteriyor. Bunu herkes de anlayabilir. Benim gözlemlediğim de odur. 
Konu iki yönden tartışılıyor: Karmaşıklığı ve kaldırılması.
Karmaşıklık, yasayı yapan siyaset kurumunun saçmalığı tercih etmesinden kaynaklanır. 
Kaldırılmasını savunanlar ile “partili/partiler demokrasi” için bunun yapılması gerektiğini söylerler.
Önce şunu söyleyeyim: Karma oyun yılmaz savunucusuyum. Demokrasinin yaygınlaşması anlamında ve bağlamında, seçmen iradesinin ortaya çıkması için daha geniş olanaklar veren karma oyu kaldırmak, seçmen iradesini ve demokrasiyi daraltmak anlamındadır.  Ve benim görüşüme göre anayasaya aykırıdır.
Anayasa “partilerin demokrasiniz vazgeçilmez ögeleri olduğunu“ söylüyormuş. Öyle diyor karma oyun kaldırılmasını savunanlar!
Eee ne oldu Anayasa böyle diyorsa?  “Yalnız” sözcüğü var mı anayasada? Yani “yalnız siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez ögeleri olduğu”nu mu söylüyor anayasa?
Sözün kısası kimsenin gücü yetmez karma oyu kullanmaya!
Marifet, anayasaya, anayasanın ruhuna ters biçimde seçmeni metazori partilere yönlendirmek değil be kardeşim! Marifet, partilerin seçmeni kendilerine yönlendirecek politikalar üretmeleridir, seçmende güven yaratmalarıdır, seçmeni partiler dışında seçenek arama zorunda bırakmamalarıdır.
Yani seçmen partilere yönlenmiyorsa bunun sorumluluğu partilerin kendilerindedir, seçim yasasında değil!   

SONUÇ OLARAK…
Daha önce de yazdım. Yineleyeceğim: Ben, halkımızın gonnara yemediği, bu seçimde de yemeyeceği kanısındayım. 7 Ocak 2018 milletvekilliği erken genel seçiminin,  “statükolaşmış” politik dengeleri sarsacağına ve yeni dengeler yaratacağına inanıyorum. 
Bunu hep birlikte görme zamanına çok kalmadı.