Yazıma geçmiş Bayram’ınızı kutlayarak başlıyorum. Güzelliklerle dolu, güzel bir Bayram geçirmiş olduğunuzu ümit ederken hep birlikte daha nice güzel bayramlar dilerim.
Bayram öncesinde Aliye Özengi ile bu konuda bir söyleşimiz oldu. Kıbrıs gazetesinde (7 Nisan 2024 pazar) yayımlanan söyleşiyi ben de sosyal medyada paylaştım. Epeyce beğeni aldı ve yorumlar yapıldı.
O söyleşide “Bayram günlerinde yaşadığınız ve unutmadığınız anılar var mı? Bizimle paylaşır mıydınız? Eski bayramlar ile günümüz bayramlarını nasıl değerlendirirsiniz?” diye sorular da sorulmuştu.  
Yaşadığım ve unutmadığım bazı anılarımı paylaştıktan sonra şu yanıtı verdim: “Neredeyse hiç ya da çok az benzerlik kaldığını söyleyebilirim. Günümüz bayramları genelde artık ‘tatil’ durumuna dönüştü.  Genelde diyorum çünkü tam olarak eski bayramlar kadar olmasa da bazı gelenekleri, özellikte birlikte olmayı, birlikte bayram yemeği sürdüren aileler vardır.”
Bu yanıtıma sanırım büyük çoğunluk katılır. Elbette ki her şey gibi bayramların biçimi ile içeriği de değişti. Değişmese zaten “niçin değişmedi” diye düşünmemiz gerekecekti. Bayramlar, sonuçta toplum/ulus/ülke olmanın, değişik bir anlatımla birlikte yaşamanın sosyolojik bir boyutu ve sonucudur. Yaşam biçimi sürekli değiştiğine göre bayramların biçimi - içeriği de değişecektir. Olan budur ve bizim kuşağın bayramları da, bizden önceki bayramlardan -elbette ki- değişikti. Önemli olan özün korunmasıdır çünkü öz, toplumsal bellekle bire bir bağlantılıdır.

***

KKTC’ye doluşan yabancı uyruklu insanların, artık bir sorun olduğunu Mısır’daki Sağır Sultan da duydu. Tartışılagelen mülkiyet sorununun ötesinde, yabancıların sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yaşamımızla iç güvenliğimize olumsuz yansımaları artık günlük haberlerde, trafik kargaşasında, tıkanma noktasına gelen sağlık servisleriyle eğitim kurumlarında görebiliyoruz.
İşin bir de insancıl yönü vardır. Yabancılar buraya, ülkelerindeki durum dolayısıyla ve daha iyi bir yaşam umuduyla gelmiştir ve geliyor. Yasadışılıkları varsa elbette göz yumulmamalı ama insan oldukları unutulmamalıdır. Örnek olarak Kıbrıs Türkleri, siyahîleri kendileri gibi görürler ve ırk ayrımcılığı yapmazlar. Köyüm Boğaziçi/Aytotro’da öyle idi. Komşu köyler Geçitkale/Köfünye, Taşkent/Dohni ve Ötüken/Mennoya’da da öyle idi.
Kıbrıs Türkleri’nin genelde “iyi insan” oldukları söylenir. Kıbrıs Türkleri’nin kendileri de genelde öyle düşünür. En azından ben öyle düşünüyorum ama…
Olanak buldukça yabancılarla konuşmaya, onları anlamaya çalışırım. Özellikle siyahi gençlerle… Bu güne kadar konuştuğum siyahî gençlerin çoğundan, “size ayrımcılık yapılıyor mu” sorusuna “evet” yanıtı alınca şaşırdım ve ısrarla soruyu yineledim. Yanıt değişmedi. Oysa ben bu soruyu sorarken, olumsuz yanıtını alacağımı düşünüyordum.     
İkinci bir örnek de şu: Ülkemize gelenler arasında Türkmenler de var ve -bildiğim kadarıyla- ülkeye yasal gerekleri yerine getirerek çalışmak için geliyorlar. Aralarında kaçak durumuna düşmüş olanlar olabilir ama bu, genel durumu değiştirmez. Uyumsuzluk sorunları da yok. Farklılıklar olsa da aynı dili konuşuyoruz ve kısa sürede bizim gibi konuşabiliyorlar. Görebildiğim kadarıyla Çok da kolay entegre olup bu toplumun bir parçası olabiliyorlar.
Bizim evde de bir Türkmen’imiz var. Bayram öncesinde onu ziyarete eve gelen bazı Türkmenler oldu. Birlikte oturup sohbet ettik ama daha sonra gelenlerin bizim Türkmen’e söyledikleri beni çok şaşırttı “İyi Kıbrıslılar da varmış.” 
İnanın, bu beni çok rahatsız etti ve çok düşündürdü. Bizimki, Türkmenlerin çoğunun öyle söylediğini teyit etti. Lider konumunda gibi görünen üniversite eğitimi görmüş bir Türkmen, “Ben çok şaşıyorum” dedi, “biz sizden farklı değiliz, kolayca da size ve ülkeye uyum sağlıyoruz ama dışlayanlar, aşağılayanlar çok!”
(Biraz derine inince, yasal olarak çalıştıkları halde, çalışma ile ilgili temel hak ve özgürlüklerden yoksun bırakıldıklarını -asgari ücretten az ücret, fazla saat çalıştırma ve benzeri- ayrıca onlardan kesilen ihtiyat sandığı ödeneklerinin gasp edildiğini -geçmişte çok dile getirdiğim bir konu- öğrendim. Bu yazımda bu konuya yalnızca değinmekle yetiniyorum ama peşini bırakmayacağım.) 
Biz Kıbrıs Türkleri böyle mi olduk ve böyle mi olmalıydık?