Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’de yapılan yerel seçimlerde AKP yine her zamanki gibi sildi süpürdü. Karşısında Gezi Parkı meselesi, gizli telefon dinlenmeleri ve bazı bakan ve oğullarının yolsuzluk konuları onu durduramadı. Netice yine ipi göğüsleyen AKP ve haliyle Başakan Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Son bir aydan beri adeta Türkiye’deki seçimlerle yattık, seçimlerle kalktık. Televizyonlar herşeyi ortaya döküyordu da, yine de insanlar, “Acaba AKP’nin bunca olanlardan sonra oyları ne kadar düşecek?” sorusunu sorar olmuşlardı.
Şayet o Gezi Parkı olaylarındaki tırmanışı, gözyaşartıcı bombalardan insanların ölmesi ve bazı insanların masumane ölümleri bile AKP’nin mat olmasına yetmedi.
Mesela seçimler sürecinde muhalefetin en çok kullandığı koz, rüşvet olayları ve ayakkabı kutusuydu. Hatta MHP’nin mitinglerinde ayakkabı kutusuna yazılan sloganlar ve açılan pankartlar yenilir yutulur gibi değildi.
Görüntü, “Kesinlikle bu denli propaganda ile AKP kan kaybedecek” intibaını veriyordu ama olmadı.
Gelmiş geçmiş iktidar ve muhalefetin Türkiye fotoğrafında çok gördük de, bu seçimlerdeki kadar keskin ve kırıcı olanını görmedik. Ne kadar kırıcı ve keskindi parti başkanları ve partilileri. Adeta savaş meydanlarında kavga veriyorlardı.
Mesela Recep Tayyip Erdoğan’ın meydanları dolduran kalabalığını görünce, “Bu iş bitmiştir” dedim arkadaşlarıma. Bunca eleştirilere,bunca yolsuzluk ve rüşvet meselelerine karşın insanlar nasıl da meydanları doldurmuşlar. Bilmem dikkat ettiniz mi? Şayet Erdoğan’ın mitinglerindeki resimleri kare kare inceleyecek olursak, onların arasında tek bir başı açık insan göremezsiniz.
İşte burada o soru geliyor akla. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve daha nice Erbakancı militanlar ve o zamanların gençlik kolları elemanları, nasıl da dişlenmişler ve stratejik bir çalışmayla Türkiye ve bütün halkı avuçlarının içine almışlardır. Türkiye seçmen profili, Erdoğan’la Gül’ün, hatta başları örtülü kadın ve siyasetçi eşlerinin duruşu, “Ölümüne inandığımız yapı içinde bu ülkede politika yapacağız ve istediğimiz noktaya da geleceği” dir esasında.
Hani bir asker indandığı davası için ölümü bile göze alır ve o savaşta ya ölür ya da kalır, işte onun gibi bir şeydir AKP’nin seçmenleri. Özellikle kırsal yöreye gidiniz, “Biz oylarımızı TayyipErdoğan’a ve partisine vereceğiz” anlayış ve takdir duyguları içinde olan pek çok insan göreceksiniz. Hani ortak yol derler ya... İşte AKP ve bu partinin başında olan Recep Tayyip Erdoğan bu nabzı gayet iyi tuttu ve o nabız atışında hem dini, hem milliyetçiliği, hem halkçılığı, hem de çağdaşlığı propaganda stratejisine yerleştirdi.
Seçimde ilginç bir reklam vardı. O reklamda rol alanların milli şiirin ve milli müziğin eşliğinde gençlerin bir çatı altında toplanarak halka güçlü mesajlar verilmesi, AKP’nin bir başka yöntemiydi.
Herşey bir yana... Erdoğan meydanlarda sokak sokak, mikrofon mikrofon haykırdı durdu, ta ki sesi kısılıncaya kadar. Ne enerji yarabbim? Sadece onun mu vardı öyle enerjisi? Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçtaroğlu’nun sarfettiği enerji, nefesleri tutacak kadar büyüktü.
Bir başka noktaya da parmak basalım...Pensilvaniya’da hayat sürmekte olan Fetullah Gülen meselesi epeyce gündemde kaldı. Adeta Erdoğan Pensilvanya ile yattı, Pensilvanya ile yattı. Lakin etkili de oldu o kükreyerek yaptığı göndermeler. Bundan sonra Fethullah Gülen ne yapacak acaba. Şimdilik sessiz mi kalacak, yoksa mütareke mi imzalayacak Erdoğan’la.
Biz Kıbrıs insanı her zaman Türkiye’de yapılan seçimlere, gelmiş geçmiş iktidarlara saygılı olmuşuzdur. Hiç de taraf olmamışız birisine. Önemli olan milletin selameti ve Türkiye’nin, yani bütün Türk insanının mutlu geleceğidir. Kim ne söylerse söylesin, kim Türkiye din ağırlıklı bir profil çiziyor desin, gerçek olan odur ki, herşeye rağmen Erdoğan Türkiye’nin yükselişine büyük katkılar koymuş, o yükselişte dünyada bir prestij kazanmasına vesile olmuştur.
Herhalde bundan sonra seçim meydanlarında söylenenler o meydanlarda kalır. Kazanan sevinir, kaybeden üzülür. Veya kinler ve öfkeler duvarları aşar. Bence onlar hep geride kalmıştık. Bundan sonra herkes önüne ve ileriye bakmalıdır. Zaten seçim meydanlarındaki kırıcılık devam ederse, seçimde kazanmanın ve kaybetmenin de anlamı kalmaz. Önemli olan insan olmaktır. Egolara yenilmemektir. Tabii ki Recep Tayyip Erdoğan’ın da affedici ve kucaklayıcı olması lazım.
Yine vurgu yapıyorum... Bu seçimler ve gelecek seçimler Türk milletine hayırlı uğurlu olsun